81 okunma, 7 beğeni - Nijat Özön kitapları, eserleri, Nijat Özön kimdir, öz geçmişi, Nijat Özön nereli gibi bilgiler, kitap incelemeleri ile yorumları, Nijat Özön sözleri ve alıntıları detaylı profili ile 1000Kitap'ta.
Hakkında
Nijat Özön (d. 25 Aralık 1927, Beyoğlu, İstanbul - ö. 15 Aralık 2010, Ankara), Türk dilci, sinema tarihçisi ve çevirmen. İlk ciddi sinema dergisini çıkaran Özön, ilk sinema ansiklopedisini de yazmıştır.
Nijat Özön, 25 Aralık 1927'de İstanbul Beyoğlu'nda yazın tarihçisi Mustafa Nihat Özön'ün oğlu olarak doğdu. 1952 yılına Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Aynı zamanda kütüphanecilik eğitimi de alan Özön İstabul'da bir dönem yayıncılık yaptı, daha sonra girdiği Anadolu Ajansı'nda 1981'deki emekliliğine kadar çalıştı. Dil çalışmaları yaptı, sözlük ve ansiklopediler çıkardı, çeviriler yaptı. 1960'lı yıllarda Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda sinema dersleri verdi. 1978'de Kültür Bakanlığı "Kültür Yüksek Kurulu" ve "Sinema Kurulu" üyeliğinde bulundu. İstanbul, Ankara ve İzmir film festivallerinde ödüller aldı.
1956'da Türkiye'de sinemayla ilgili ilk kapsamlı başvuru kitabı olan "Sinema Sanatı"nı ve sinema sanatını kuramsal ve estetik yönüyle ele alan ilk sinema dergisi olan "Sinema"yı o çıkardı ve Türkiye'nin "ilk sinema tarihçisi" ve "ilk sinema bilimcisi" olarak anıldı. Sinemada biçim ve estetiğe önem veren Özön sözünü sakınmayan dobra bir yazar olarak da tanınıyordu. Türk sinemasının geleceğini karanlık gören Özön bu konuda Halit Refiğ'le sert tartışmalara girmiş, ödüllü yönetmen Metin Erksan'ın Sevmek Zamanıfilmini batı özentisi bularak yerden yere vurmuştu.
1956'da, Halit Refiğ ile birlikte yayınladıkları "Sinema", "Kim" isimli dergilerde sinema üzerine yazıları çıktı.
Vedat Türkali'nin sinema ile ilgilenmesinin arkasında yatan kişi olarak da bilinir. Bir süre aynı cezaevinde birlikte kalmaları Türkali'nin daha sonra ki dönemlerde sinemaya ilgi duymasını sağlamıştır.
15 Aralık 2010'da kalp rahatsızlığı nedeniyle tedavi gördüğü Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Dahiliye Yoğun Bakımı'nda hayatını kaybetti.
Geçiş çağının son rejisörü Orhon M Arıburnu edebiyat alanından sinemaya atlayan bir sanatçıydı. 1946'dan, oyuncu-rejisör olarak ilk filmini çevirdiği 1951 'e kadar, çoğu Kamil'in rejisörlüğünde, yarım düzine kadar filmde oynadı.
Bu arada Sovyetlerin yardımıyla Türk devrimiyle ilgili bir
dokümanter hazırlanmaya başlandı; fakat Türk lnkılabında Terakki Hamleleri adını taşıyan bu film, ancak 1 93 ?'de piyasaya çıkabildi.
1951'de, şair-ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun halk şairi Aşık Veysel'in hayatı üzerine hazırladığı senaryo, Nedim Otyam tarafından yüzüstü bırakılınca rejisörlüğü Metin Erksan'a verildi. Bir çiçek salgını sonunda küçük yaşta gözlerini kaybeden şairin hayatını filme almak, o vakit Ankara ve Istanbul'da kendisine yardım olsun diye yapılan jübilelerin uyandırdığı ilgi sonunda ve bu yardımı genişletmek düşüncesinden doğmuştu; yani bir çeşit "hayırseverlik" olacaktı. Bu pek sağlam olmayan çıkış noktasına rağmen, Eyuboğlu'nun, şairin doğduğu Sivralan köyündeki incelemeler sonunda hazırladığı senaryoyu çevirmek üzere Devlet Tiyatrosu'ndan iki yeni oyuncu -Aclan Sayılgan, Kemal Bekir-, İzmir'den yeni gelen Ayfer Feray, filmin türkülerini okuyacak Devlet Operası sanatçılarından Ruhi Su' dan meydana gelen birliğin Aşık Veysel'in köyüne gitmesi, gerçekçi bir köy filmi çevrileceği umudunu vermişti. Film 1952 sonunda tamamlandı, fakat sansürce geri çevrildi. Yapımcıların bir yıl süren uğraşmalarından sonra büyük kesintilerle 1953 sonunda
piyasaya çıktı. Gerçekte sansürün filme itirazı, filmle doğrudan
doğruya ilişkisi olmayan nedenlere dayanıyordu; bundan
dolayı da yapılan değişikliklerin asıl filmde büyük aksaklıklara
yol açtığı söylenemezdi.
Sinemanın "söyleyecek şeyleri olanların" anlatım aracıdır. Bugün sinema endüstrisi bulunan bütün ülkelerde, sinemanın teknik yönü artık tamamıyla "standanlaşmış"tır; iyi film de kötü film de aynı teknik işlemlerden geçerek meydana getirilmektedir.
Bu durumda önemli olan, bu araçla bir şey söylemek, söyleyecek
şeyi olmaktır. Oysa, bizim rejisörlerimizin hemen hiçbiri sinemaya
böyle bir niyetle gelmemişlerdir. Sinemayı, geçim araçları arasında bir araç diye benimsemişlerdir. Nasıl söyleyeceklerini bilip bilmemeleri bir yana, her şeyden önce, bu araçla söyleyecek bir şeyleri yoktur. Bundan dolayı da, ortaya, "harcıalem" "routine" eserlerden, hiçbir kişilik taşımayan filmlerden başka bir şey konamamaktadır. Rejisörlerimizin büyük çoğunluğunda her vakit rastlanan ortak özellik, anlatacak bir şeyi bulunmamak ve "sinema duygusu"ndan yoksun olmaktır.
Sinemada asıl anlamındaki renkli filmlerin 1936’da başlamasına karşın, yaygınlaşması 1950’den sonradır. O zamana dek sinemacı görüntülerini siyahtan beyaza dek uzanan gri ayırtıları (nüans) içinde düzenlemek zorundaydı.
Nijat Özön'un bu eseri alanında bir ilktir.
Siyasal dönemlere göre ustaca sinemamızı kategorize etmiştir.
Kimseden esirgemediği eleştirileri son derece yerindedir.
Sanatı sanat çerçevesinden baktığı için kimsenin eksiğine ve yanlışına da siyasi körlük göstermediği her satırından belli olmaktadır.
Yurdumuzda sinemanın nereden nereye geldiğini en iyi anlatan eserlerden biridir.
Nijat Özön hem sinema dergileri çıkarmış hem de konusunda akademisyenlik yapmış bir yazar.
Kitap bir filmi oluşturan unsurların hepsinden bahsediyor.
sinema dilini öğretmeye çalışıyor, ancak elbette sinema kitaptan öğrenilmez sinema sinema seyredilerek öğrenilir ama geniş bir denizde insana pusula da gerekir, işte bu kitap sinema denizinde size iyi bir pusula olabilir.
Kitabın bölümleri:
Görüntü ve ögeleri
Sinema Türleri
Bir film nasıl incelenir