"Yaşama bir küfe dolusu hayalle başlarız ve bu yaşlara gelindiğinde küfedekiler hayal kırıklıklarıyla ve sayısız acıyla yer değiştirir.Yüzyılımızda öyle başlamamış mıydı?"
"Gerçeklik saplantısı bir tür zayıflıktı.Tarihe anlam verme güdüsünün bir tür mahrumiyetten kaynaklandığı da söylenebilir. Mutlağa inanç bittiğinde tek bir mutlak kalır,kişinin kendisi."
Öylesine bir güne başlarken insanın kendi yüzünde sıra dışı bir parıltı görebilmesi, gece gördüğü rüyaları hatırlayabilmesinden daha da güç. Çirkinlik, ruhun durgun su misali kokmaya başlamasının belirtisi zaten.