Ömer Çaha

Ömer ÇahaSiyasi Düşüncelere Giriş yazarı
Yazar
7.6/10
36 Kişi
171
Okunma
8
Beğeni
3.117
Görüntülenme
Özellikle eğitimin özelleşmesi imkanı, İslami grupların bu alana girmesine yol açtı. Eğitim alanına girmek İslami gruplara hem ekonomik değer kazandırdı hemde nitelik. Eğitim İslami grupların ulus- ötesi bir aktör olmasına da imkan sağladı. İslami gruplar yurt dışında sürdürdükleri eğitim faaliyetleri ile Türkiye'yi küresel bir aktör haline getirecek yatırımın altına imza attılar.
Devletin üzerinde yer alan Katolik dünyada din, devletle 1965 yılındaki ikinci Konsül'e kadar barışamamıştır. Devleti şeytani otoritenin yeryüzündeki temsilcisi olarak kabul eden Katolik teoloji onun güdümüne girmeyi, dolayısıyla, devletle aynı istikamette hareket etmeyi bu tarihe kadar hazmedememiştir.
Reklam
Unutulmamalıdır ki, demokratik bir sistem ancak farklılaşmış bir toplumsal yapı üzerinde bina edilebilir. Tümüyle aynı özellikleri taşıyan, homojen bir toplumun demokratik bir sistemi üretebildiği görülmemiştir. Demokrasinin tarıma dayalı geleneksel toplumlarda de, sanayiye dayalı modern toplumlarda gelişmesinin temel nedeni budur.
Avrupa'da fazla görmeye alışık olmadığımız bir seçmen davranışına Amerika'da sıkça rastlanır. O da dinsel grupların ve cemaatlerin kitlesel halde bazı partilere oy desteği vermeleridir. Dinsel grupların siyasal tercihlerine bakılırsa Yahudi , Müslüman, Mormon, Budistlerin Demokratları destekledikleri protestan gruplarinsa Cumhuriyetçileri destekledikleri görülmektedir. Bu bakımdan siyasal liderler, seçim esnasında dinsel grupların liderlerini markaja alır ve desteklerini almaya çalışırlar. Dinsel liderlerin desteğinin alınması cemaatlerin de büyük ölçüde desteğinin alınması anlamına gelir.
Yahudiler Amerika'daki medya ve siyaset gücünün dörtte birine, ekonomik gücün ise yaklaşık olarak beşte birine hükmetmektedirler. Bununla birlikte Amerikan Dış politikasının neredeyse üçte birine hükmettiklerini söylemek abartı olmayacaktır. Özellikle Amerikanın Orta Doğu ve İslam dünyasına yönelik politikası giderek Yahudilerin nüfuzu altına girmektedir. Bugün bir Amerikalı başkan yada siyasetçi Yahudilere rağmen ne iç politikada nede Dış politikada herhangi bir uygulamaya imza atmayı göze alabilir.
Keşke babalar ölmese! Keşke ölmese anneler Keşke çocuklar mutsuz olmasa
Sayfa 75
Reklam
...bu teolojik farklılığın yanında Katolikler gündelik yaşamlarında Protestanlara göre daha muhafazakardırlar. Aile, komşuluk, hayır işleri, yardımlaşma, dayanışma ve çok çocukluluk gibi değerlere Protestanlara göre daha fazla bağlıdırlar. Boşanma, eşcinsellik, tek ebeveynli çocuk yapımı, kürtaj gibi konularda son derece hassasdırlar.
Misyonerlik faaliyetlerinin karşısındaki en önemli barikatın çökmesiyle birlikte Hristiyanlığın dünyanın belli başlı bölgelerine ihraç edilmesi hız kazandı. Tüm Afrika ve Asya kıtası 1980 sonrası dönemde adeta Hristiyanlık tarafından feth edildi. Bu bölgelerde yüz milyonlarca insan Hristiyanlıkla tanışarak bu dinin değerlerini yaşamaya başladı.
Devlet, toplumsal grupların taşıdığı bir ideolojiye yaslandığı zaman ya da bir ideolojinin savunuculuğunu yaptığı zaman caydırıcı, koruyucu, kollayıcı, tarafsız, nötral ve aracsal bir kurum olmaktan çıkar ayrımcı, dışlayıcı ve bölücü olma noktasına gelir.
Amerikan yüksek mahkemesi 1879 yılında mormonlar arasında dinsel bir görev olarak kabul edilen çok eşliligi insan haklarına aykırı olduğu gerekçesinden hareketle reddetmiştir. Mahkeme iki eşliliğin insan onurunu zedeleyici olduğunu düşündüğü için bunun yasaklanması konusunda Kongre tarafından alınan kararı doğru bulmuştur.
Reklam
"Ülkemizde bencillik yerine ahlakı, gelenekler yerine prensipleri, terbiye ve görgü yerine görev bilincini, zarafetin tiranlıgı yerine ahlakın imparatorluğunu, küstahlık yerine gururu, kibir yerine ruhun yüceliğini, para aşkı yerine zafer aşkını, iyi dostlar yerine iyi halkı... kısaca monarşinin bütün saçmalıkları ve kötülüklerinin yerine cumhuriyetin tüm erdem ve mucizelerini yerleştirmek arzusundayız.
Hükümet, toplumun emrinde olan bir kurum iken, devlet toplumun üzerinde bir kurumdur. Devletin bu anlamda görülmeyen tanrısal, soyut bir boyutu vardır.
Ne tam gencim, ne de yaşlı Ne tam yaşıyorum, ne de ölü Hayaller içinde bir hayal Varla yok arasında bir yerdeyim
...ancak 1920 lerin sonunda liberal ekonomilerin yaşadığı krize ilave olarak, faşist ve sosyalist ideolojilerin avrupa semalarında yükselişiyle birlikte muasır medeniyetin farklı okumaları söz konusu olmaya başladı. Faşist ve sosyalist modellerde bir tür "modernleşmeci" hareketler olarak algılandı. Böylece modernleşme anlayışı 'muğlak' bir karakter kazanmaya başladı. Sadece modernleşme anlayışı değil, muasır medeniyet kavramı da buğulu bir hal aldı.
Devletin bireylere ait olması gereken toplumsal mülkiyete hükmetmesi doğal hukuk ilkesine aykırıdır. Aynı şekilde devletin bireylerden neredeyse onların emeğine el koyacak kadar yüksek oranlarda vergi alması da mülkiyet hakkına karşı bir ihlal anlamına gelir.
Resim