Sappho, içinde bulunduğu ataerkil toplumun değerleri karşısında, siyasal konularda söz söyleme cesareti ve kadına yönelik sevgisiyle özgün ve onurlu bir kadın duruşudur.
Onun İÖ 610-580 yılları arasında Lesbos'ta yaşadığı yıllarda Yakındoğu'da olduğu gibi Ege'de de kadın dört duvarın arasına kapatılmış bir "eşya" ya da
Merhabalar,
@Satansdiary ile Feminizm, Cinsiyet Eşitliği ve Kadın Kitaplığı üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.
youtube.com/watch?v=gAYDcOv...
Tekrar tesekkür ederim Ömer teklifin için. Sohbetimizde kadının gizli kalmış tarihinden aile kurumuna, şiddet türlerine, kadınların ve erkeklerin içsel gelişimlerine dair kitap
Kadına dair bir kitapla daha karşınızdayım bu sefer kadına antropolojik çerçeveden bakmaya çalışacağım. Lakin öncelikle kitaba kabataslak baktığımızda 208 sayfa gözükmesine rağmen okunabilecek veya genel okurun okuduğu sayfa sayısı 183. Geriye kalan sayfa sayısında sözlük, kaynakça ve dizin yer almakta. Uzun bir süredir teori kitapları okumamdan
Kadının, erkek egemen sistemin oluşmasıyla kaybettiği eşitlik ortamının ve bugüne gelen süreçte nasıl öteki olduğunun çağlar baz alınarak anlatıldığı harika bir eser. Özellikle antropolojik değerlendirmeler çok dikkat çekici.
İlkele dönüş demeyeceğim ancak günümüzün geri döndürülemez üretim biçimlerinin yerine daha adil bir üretim modeli ve aygıtları koyulmadığı sürece insanlığın ilk çağlarında olduğu gibi anaerkil düzenine geri dönüş sağlanamayacak.
Peki ihtiyaç var mı buna? Neden anaerkil düzen sağlanmalıdır? Bu bize ne kazandıracak? diye sorgulamak herkesin hakkı. Kitabı okuduğunuzda buna detaylı cevapları tek tek bulacaksınız. Ancak ben yine de bir şeyler yazayım buraya.
Eski, yeni, modern kölelik düzenlerinin varlığı üretim araçlarının belli bir sınıfın ve belli bir türün elinde olmasına bağlıdır. Keza bugüne değin bu durum, bu şekilde sürdürülegelmiştir. Geç Neolitik çağda ataerkil anlayışın üretimde kesici ve delici aletleri kullanmaya başlamasıyla toplumsal eşitlik ortamı da kaybolmaya ve alt-üst sınıflar ortaya çıkmaya başladı. Bunu silaha dönüştürerek egemenliklerini korumaya devam eden erkek egemen bir zihniyet oluşmaya başladı. Tabi bu zihniyet bazen sert biçimde kendini göstermiş olsa da aile kanalıyla olsun, temsili olsun bir şekilde kadını da göstermelik şekilde yanında tutmuştur ancak temeldeki toplumsal eşitsizlik yayılmaya, adaletsizlik ve eşitsizlik toplum ahlakı olmaya başlamıştır bile.
Kitap, çok açık ve anlaşılır bir dille bizlere kadınların ikinci sınıf insana dönüştürülmesi olayının, doğanın, hayvanın, dünyanın yenilişi olduğunu kanıtlıyor. Mutlaka okuyun, okutun derim.
Yazar, Herodotos-Tarih, Strabon-Coğrafya, Diakov/Kovalev-İlk Çağ Tarihi, M. İlin-İnsan Nasıl İnsan Oldu, Kramer-Tarih Sümer'de Başlar, Engels-Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, Klengel-Kral Hammurabi ve Babil Günlüğü ve benzeri her biri birer temel kaynak niteliğindeki kitaplardan faydalanarak, alet ve edevatın gelişimiyle birlikte kadının nasıl tanrıçalıktan değersiz bir mala dönüştürüldüğü, erkeğin nasıl tanrılaştırıldığını sürükleyici, okuyucuyu sıkmayan, akıcı bir dille anlatmış.
Belki de faydalandığı eserlerin birçoğunu benimde okumuş olmamdan mıdır bilmiyorum ama kitap mitoloji, teoloji, antropoloji, arkeoloji, jeolojiye kadar pek çok alanda hacmi ile kıyaslanmayacak kadar temel bilgiler vermektedir.
Kitapta benim özellikle ilgimi çeken konu ise, kadının değerinin düşmesine paralel olarak dinlerdeki yerinin de değersizleştirilmesi ve yaratıcı konumuna çıkarılan erkeğin mülkü durumuna düşürülmesidir.
Yazar: “Bütün dinler gibi İbrahim’i, yani tek tanrılı dinlerin de daima kurulu düzenden ve güçlüden, sömürüden yana olduğu” tezini, Tevrat, İncil ve Kuran’dan ayetler ve peygamberlerin hayatlarından örnekler vererek anlatmış ki, sadece bu yönü ile dahi kitap okunmayı fazlasıyla hak etmektedir.
İyi Okumalar.