Durkheim böylesi sarsıcı koşulu-derin bir amaçsızlık, endişe ve çaresizlik duyguları ile pek çok insan kendi yaşamlarının anlamından ve yapısından yoksun kaldığı algısı içinde olmaları halini- anomi olarak adlandırmıştı.
Yapı düşüncesi bize bir yapılanmayı ha-
tırlatsa da, toplumsal yapılar, bir defa kurul-
duktan sonra eylemlerimizden bağımsiz bir
şekilde var olan fiziksel yapılara hiç benzememektedir. Insan toplumları her zaman bir ya-pilandirma süreci içindedir. Bu toplumlar, onları oluşturan 'yapi taşları-sizin ve benim gibi insanlar- tarafindan her an yeniden yapılandırlır. Kahve olayını yeniden düşünün. Bir fincan kahve sizin elinize kendiliginden düşmez. Siz belirli bir kahvehaneye girmeyi seçersiniz, bir latte ya da bir espresso mu içeceğinize karar verirsiniz. Bu kararları milyonlarca diger insan gibi verirken, kahve piyasasını şekillendirirsiniz ve bu da dünyanın diğer tarafindaki kahve üreticilerinin yaşamlarıni etkiler.
Hepimiz toplumsal bağlamlarımızdan etkilenirken davranışlarımız tamamen bu bağlam tarafından belirlenmez. Sosyoloji, toplumun bize ne yaptığı ile bizim kendimize ve toplumumuza ne kattığınız arasındaki bağlantıları araştırır. Etkinliklerimiz hem etrafımızdaki toplumsal dünyayı yapılandırır- ya da ona şekil verir - hem de o dünya tarafından yapılandırılır. Yaşamlarımızın toplumsal bağlamları tamamen rastlantısal olarak oluşan olayların ve eylemlerin bir yığını değildir; onlar yapılandırılmış ya da farklı şekillerde kalıplanmıştır. Davranış biçimlerimizde de başkalarıyla ilişkilerimizde düzenlilikler vardır.
Bugün içtiğimiz kahvenin neredeyse tamamı Güney Amerika ve Afrika gibi Avrupalıların sömürgeleştirdikleri bölgelerden gelmektedir; yani kahve Batı beslenme düzeninin 'doğal' bir parçası değildir.
"Sosyolojide rasyonalizasyon kuramı sabitleşmiş bir durum olmaktan ziyade genellikle sosyal alandaki bir süreci ifade eder ve esas olarak Max Weber'in çalışmalarında gündeme gelmiştir. Weber'e göre büyü bozumu ve rasyonelleşme, modernliğin ayırt edici özelliklerinin gerçekçi bir biçimde anlaşılmasını sağlayan uzun vadeli dünyasal-tarihsel ve toplumsal bir süreçtir."
Sosyolojik Kuramlar ve Kavramların Birbiri ile İlişkisi
"Kavramların bazıları -muhtemelen büyük bir çoğunluğu- işin doğası gereği `ihtilaflı`dır. Diğer bir deyişle farklı kuramsal gelenekler tarafından kullanılmaları nedeniyle kavramların anlamı üzerine genel bir görüş birliği yoktur.
(...)
Oysa pratikte sosyolojide rekabet halinde olan kuramların sayısı hem nispeten azdır hem de bu kuramlar arasındaki tutarlılık ve tamamlayıcılık sanıldığından daha fazladır."