Pierre Vidal-Naquet

Homeros'un Dünyası author
Author
8.7/10
8 People
42
Reads
4
Likes
1,300
Views

Pierre Vidal-Naquet Posts

You can find Pierre Vidal-Naquet books, Pierre Vidal-Naquet quotes and quotes, Pierre Vidal-Naquet authors, Pierre Vidal-Naquet reviews and reviews on 1000Kitap.
Bulmacayı çözen ve adalet dağıtan kral kişiliğine yerleşmiş, Tanrıların ona esin verdiğine inanmış, kendini İyi Talih Tykhe'nin oğlu olarak ilan eden Oidipus ancak olduğunu sandığı kişinin tam tersi olduğunu keşfedince manasını bulacağı bilmecenin ta kendisi olduğunu nereden anlasın?: Tyche'nin oğlu değil kurbanı, adalet dağıtan değil suçlu, kentinin kurtarıcı kralı değil, kentin ölümüne neden olmasına ramak kalan iğrenç kirlenme olduğunun ayırdına varacağını nereden bilsin? Ve de felaketini kendi elleriyle hazırlamış olduğunu, bunun sorumlusunun kendisi olduğunu kabul ettiği anda, Tanrı'yı, her şeyi önceden tasarlamakla ve yapmakla, kendisini iyice yok etmek için, dramın başından sonuna dek onunla oynamaktan zevk almakla suçlayabilecektir.* *Lesky'nin kaydettiği gibi, "özgürlük ve dürtü, ustaca hazırlanmış bir trajik yolda birleştirilmiştir." Çünkü Aiskhylos'un tragedyasının en önemli çizgilerinden biri tamı tamına "Tanrıların dayattığı zorunluluk ile harekete geçme konusundaki kişisel kararın sıkı bir birlik içine girmesidir."
"Yanaklarını islatıyordu kirpiklerinden sızan yaşlar. Kentinin önünde halk için can vermistir kocası (...) Bir kadın, kocasının üstüne yıkılmış, nasıl ağlar, İşte böyle ağlıyordu tanrısal Odysseus da." [Odys, VIII, 523 vd.) "Gerçekten de olağanüstü bir sahne, Homeros şiirinin zirveye çıktığı anlardan biridir bu, zira “metanetin kahramanı" Odysseus zımnen Andromakhe’yle kıyaslanır." -Zımnen: üstü örtülü olarak-
Sayfa 81 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Homeros dinleyicilerini cezbetmeye çalışır. Bunu da, tanrılar söz konusu olduğunda mizaha başvurarak yapar bazen, zira dinleyicilerin ona asıl kimliğiyle yani bir anlatıcı olarak yaklaştıklarının farkındadır. Homeros'un kendi dinini bilmek olanaksızdır. Nasıl ki Roland Destanı'nı söyleyen şair, insanların dünyasını Muhammed'in ve Apollon'un (!) müritleri ile "gerçek" dine inananlar olarak ikiye ayıran sıkı bir Hıristiyan ise, Homeros bunun tam tersine hiçbir dini ortodoks ilkeye bağlı değildir; tanrılarla alay edebilir ve aslına bakılırsa, bundan kendini alamaz. "
(insan hayret ediyor, bu kadar detaylı bir kurguya nasıl ulaşılır)
Daha geriye gidersek, fırtınadan sonra Odysseus, Lotopha goi'un yani Lotos yiyenlerin yurduna varır. Yiyenlere belleklerini ve eve dönme arzularını yitirten bir meyvedir lotos. Bellek insanın özüdür, Odysseus lotos yemez. Tepegöz Polyphemos bir insan yiyendir. Odysseus'un pek çok arkadaşını çiğ çiğ yer ama sarhoşluğa yenik düşer. Elbette tek gözlü bir canavardır, fakat asıl önemlisi tepegözler ne tarımı ne de toplum halinde yaşamı bilirler. Hayvancı göçebeler, çobanlardır. ... Odysseus'un karşılaştıkları arasında, siyah bir koyun kurban ederek ulaşabildiği ölüler de vardır. Ölüler ekmek yemez ama kan içerler. Odysseus ölüler ülkesinde kendisine gelecekteki yolculuklarıyla ilgili bilgi verecek Teiresias'la karşılaşır. Orada ayrıca annesinin, silah arkadaşlarının ve bazı ünlü kadınların ele avuca gelmez gölgeleri çıkar karşısına. Odysseus'un yolculukları sırasında hayattan, sonuç olarak da insanlıktan en uzağa gittiği an bu andır kuşkusuz.
büyüleyici değil de nedir Yunan EdebiyatıKitabı okudu
... "klasik" denilen çağda insanlar iki kategoriye ayrılıyordu Hellenler denilen Yunanlar -ki Yunanlar kendilerine hâlâ bu adı verirler- ve barbarlar. "Barbar" sözcüğü elbette kötü bir yan anlama sahip olabilir, fakat ilk anlamı itibariyle sadece Yunan dilini konuşmayan, konuştuğu dil bir tür geveleme izlenimi yaratan kişileri ifade eder. Bir "ırk" karşıtlığı söz konusu değildir. Pek çok Yunan bunu ifade edecek şeyler yazmıştır: Paideia'yla yani eğitimle Yunan olunur, doğuştan değil.
Sayfa 35 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
(...) elimizdeki en eski yazmalar çok daha sonraya,10. yüzyıla aittir. Bizans yani Doğu Roma İmparatorluğu'nun atölyelerinden çıkmışlardı. Persler, Araplar ve Türkler tarafından yavaş yavaş yıpratılan Doğu Roma, her şeye rağmen başkenti Konstantinopolis'in Türk sultanı II. Mehmed'in eline geçtiği 1453'e kadar varlığını sürdürdü. Bu arada II. Mehmed de büyük bir Homeros hayranıydı, fakat kendini Akhalardan ziyade Troyalılarla özdeşleştiriyordu.
iş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
16 öğeden 11 ile 16 arasındakiler gösteriliyor.