Rıdvan Akar 1961’de Zara’da doğdu. Kabataş Lisesi’nden mezun oldu. Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü’nü bitirdi. 1987’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde yüksek lisansını tamamladı. Doktora çalışmasına yine İstanbul Üniversitesi Maliye Bölümü’nde başladı. 1984 yılında Türk Haberler Ajansı’nda gazeteciliğe adım attı. Söz, Ekonomik Panorama, Tempo dergileri ile Milliyet gazetesinde çalıştı.
“32. Gün” programıyla televizyon dünyasına giren Rıdvan Akar, Madalyon / Cumhuriyet’in Yabancı Tanıkları ve 12 Eylül / Türkiye’nin Miladı (M. A. Birand ve Hikmet Bilâ ile birlikte), Karaoğlan (Can Dündar’la birlikte) vd. belgeselleri yaptı. Halen CNNTürk Haber Müdürü olan Rıdvan Akar, aynı televizyonda “Hayatın Tanığı” adlı belgesel programı ve “Habere Dair” adlı haber programını hazırlayıp sunuyor.
Pek çok gazete, dergi, ansiklopedi ve internet sitesine yazı yazan Rıdvan Akar; Varlık Vergisi / Tek Parti Döneminde Azınlık Karşıtı Politika Örneği, İstanbul’un Son Sürgünleri / 1964’te Rumların Sınırdışı Edilmesi (Hülya Demir’le birlikte), İşini Bilen Bir Memur: Engin Civan / Bir Prensin Hisseli Hikâyesi (Jale Özgentürk’le birlikte), 12 Eylül / Türkiye’nin Miladı (M. A. Birand ve Hikmet Bilâ’yla birlikte), Aşkale Yolcuları / Varlık Vergisi ve Çalışma Kampları, Lider Portrelerinde Türkiye (ed. Seyfi Öngider vd.), İ Poli ton Poleon / İstanbul Kentler Kenti, Ömrümden Uzun İdeallerim Var vd. kitaplara imza attı. Bir Irkçının İhaneti Rıdvan Akar’ın ilk romanıdır.
İnsanlarla yaşadım, insanı öğrendim.
İnsanlarla yaşadım, insanlığı öğrendim.
İnsanlarla yaşadım,
İnsanlardan nankörlüğü gördüm.
Dostlarım, dostlarım...
Ama ben dostlarımdan çok korkarım.
"Ha bu arada sonradan öğrendim bir olay oluyor tribünlerde. Birinci devrede mağlubuz ya. Saraçoğlu tribünde Recep Peker'e takılıyor. Orada Adnan Akın var. Onu çağırıyor. Oğlum bugünkü Beşiktaş'lının hali ne böyle, diyor. Adnan, aman paşam bu Beşiktaş takımı belli olmaz, hiçbir takıma benzemez, bitiş düdüğünden evvel kimse bu takım yenildi diyemez, diyor. İnanmıyor ama peki diyor Saraçoğlu. Ve Beşiktaş' ın öyle ağır bir durumdan ayağa kalktığını görüyor gözleriyle. Beşiktaş takımı elbet kalkar. Beşiktaş yalnız orda mı bütün kentlerde İzmir' de de maç yaptı. Olmaz demeyin yani, Beşiktaş takımı yapar. Beşiktaş takımı bir tarihte birinci devreleri hep mağlup bitirirdi. Küçümsemiştir rakibini de ondan olmuştur. Ama ikinci devrelerde, ilkinde kaç yediysek fazlasını atardık. Ne derlerdi bir ara? Beşiktaş avans veriyor derlerdi. Bir süre böyle gittik...
Aşağıda bir liste vereceğim.
Bu kişiler benim için idoldür, puttur, birlikte ortak koşarım.
2700 küsür okumadan sonra hala bir kitabını gördüğümde heyecanlandığım ve okumak istediğim yazarları listeye koydum. Okumadıklarımı koymadım, bir sıralamaya göre yazmadım.
Aynı zamanda tavsiyelerimdir, buyurun:
KURGU:
5 Nisan 1926-♾️ 🥹🥹
"Beşiktaş'ta her şey bulunabilir, belki ezeli, ebedi bir şampiyonluk yolu, belki hudutsuz servetler, belki Avrupa kupalarından bir final dönemeci, belki başka takımların hep yenildiği fantastik bir dünya...
Ama bir Süleyman Seba asla."
Sadece bir döneme değil tüm Beşiktaş tarihine adını altın harflerle yazdırmış bir efsane... Bir Beşiktaş taraftarı olarak saygı ile andığım rahmetli Hakkı Yeten gerçekten de futbolda takımlar üstü saygıyı hakeden mizaca sahip. Allah gani gani rahmet etsin. Onu anlatan bu eseri okumak benim için bir zevkti. Tüm Okuyuculara tavsiye ederim..
Baba HakkıRıdvan Akar · İnkılap Kitabevi · 201745 okunma
Başarılı bir biyografi kitabı olduğu kesin. Seba'nın Çerkes kültürü ve aile çevresi onun hayatını derinden etkilemiş. Bugün Beşiktaşlılık duruşu diye sunulan şeylerin aslında bizzat Seba'nın karakterinden kaynaklandığını görüyoruz kitapla birlikte. Ondan önce de pek olmayan ama ondan sonra hiç olmayan bir şey. Ben Samsunsporluyum. Ömrümce hiç Beşiktaşlı olmadım ama çocukluk/ilk gençlik yıllarımın Seba'lı Beşiktaş'ına hep derin bir hürmet besledim. Kitap aslında onun nedenlerini de ortaya koyuyor. Süleyman Seba'nın henüz gencecik bir futbolcu iken girdiği BJK camiasında kaptanlıktan, yöneticiliğe oradan da başkanlığa uzanan hikayesi var bu kitapta.
Seba gidip de yerine Tüpçügiller gelince sadece BJK değil Türk futbolunun da kimyası alt üst olmuş görünüyor.
Çocukluğumdan beri hayran olduğum, her fırsatta kendisini yakından tanıma fırsatı yaratabilecek kaynakları okuduğum "Karaoğlan"ı bir de Can Dündar'ın kaleminden dinledim!. Çünkü gerçekten belgesel tadında olmuş. O kadar etkileyici bir anlatımı var.
İnsanlığı, okumayı, yazmayı, büyük bir aşkı, nezaketi, dürüstlüğü sığdırdığı hayatını yeniden okumak kendimi çok iyi hissettirdi.
Büyük Cumhuriyet Aydını ruhun şad olsun.