Rıza Kıraç 1970 yılında İstanbul’da doğdu. Dokuz Eylül ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde sinema-TV eğitimi aldı. Çeşitli belgesellerde, tanıtım ve reklam filmlerinde yönetmen asistanlığı, senaristlik ve yönetmenlik yaptı. 1997 yılında yazmaya başladığı sinema yazılarına çeşitli dergi ve gazetelerde halen devam ediyor. "Yaşasın Edebiyat", "E", "Adam Öykü" ve "Eylül Öykü" dergilerinde öyküleri yayımlanan yazarın ilk öyküleri 1998 ve 1999 yıllarında Gençlik Kitabevi "Genç Öykücü" İkincilik Ödülü'nü aldı. İlk romanı "Cin Treni", 2000 yılında basıldı.
“biz kötülere niçin böyle acımasız davranıyorlar, ne hâlde olduğumuzu görmüyorlar mı? sanki biz seçmişiz kötü olmayı, bütün koşullar kötü olmamız için özenle düzenlenmiş.”
Bu kitap yaklaşık 2-3 sene kadardır kitaplığımda duruyor. Nereden geldiğini net bir şekilde hatırlamıyorum, sanırım ablam vermişti. Kitabı hiç duymamışım, yazarı hiç duymamışım yani gözümde okumaya değer hiçbir yanı yok… Okuyacak kitap kalmadı kitaplıkta, ya hadi gel bakalım neymiş şu kitap aldım elime gece nöbetinde okurum diye. Bir çırpıda bitirdim, belki de en hızlı bitirdiğim kitaplarımdan birisi oldu. Hikayenin içine öyle girdim ki ana karakterin beni de dahil etmesini istedim hep. Sevdiğim birkaç konuyu içinde bulunca da tadından yenmedi doğrusu. Bu kitabı bitirince yazarı araştırdım. Hatta kendisi ile sohbet ettim internette tanışıp. Kısacası, kitabı kapağına göre yargılamamak gerektiğini tekrardan görmüş oldum ve bu kitap benim önyargılarımı kırdı.
Rıza Kıraç'ın kaleminden çıkan Kifayetsiz Pastoral, Türkiye sineması ile politika arasındaki çetrefil ilişkiyi derinlemesine inceliyor. Kıraç, yönetmenlerin sinema dilini etkileyen politik faktörler ve olaylar ne? Sinemanın kendisi konjonktürü etkileyebilir mi? Türkiye gibi bir ülkede apolitik sinema mümkün mü? Gibi birçok soruyu Türkiye ve dünya ekseninde cevaplıyor. Ayrıca, Türkiye sinemasında özellikle Nuri bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz Semih Kaplanoğlu, Reha Erdem ve Tayfun Pirselimoğlu gibi birçok yönetmenin filmleriyle taşraya dönmesinin ya da taşra estetiğinin filmleri taşınmasının nedenlerinin peşine düşüyor.
Sinema alnında hiç bir fikir sahibi olmadığımı ve eksik olduğumu düşünerek okuduğum bu kitap beni sinema alanında geliştirdiğini söyleyebilirim. Birbirinden farklı dönemlerde çekilen, yönetmelerin tarzına ideayı ele alışını görüyoruz. Filmlerin analiz edilmesi ve anlatılmak istenen ana fikri Rıza Kıraç'ın cümleleri ile görüyoruz. İçerisinde bir çok film ve dönemlerde düşünce yapısına, edebi ve sinema alanlarında ilgilimi çeken bir çok alanı not aldım ve post-itledim.
Sinema alanını merak eden film analizleri yapmayı ve yönleriyle incelemek isteyenlerin başucu kitabınız olabilir.
Sinema alanında ilk okuduğum kitaplardan biri oldu. iyi ki okumuşumm.
Merak uyandıran ama zaman kaybı olduğunu düşündüğüm bir eser.. Tamamen kendi fikrim belki okuyup çok beğenen insanlar olabilir ama bana hitap edemedi... Heyecanlı, sürükleyici, polisiye, politika ve yer yer romantizmin olduğu aşırı karışık fazla uzatılmış ve kendi kendine bol bol spoiler veriyor...
Bazı kısımları sırf merak ettiğim için okudum.