Burada zulme uğrayan varsa zulmeden de vardır. Zulmeden Türk halkı değildir, devletin üstündekiler ve sistemi yönetenlerdir. Ama Türk halkı ve aydınının sesi çıkmıyorsa, onların da suçu vardır.
Sonra beni götürdüler, Oyun oynayalım, dediler. Daha önce bizi doktora götürdükleri için bakire raporumuz var. Bakire olduğumuz için önden bir şey yapamıyorlar. Habire arkadan. Şişe vardı, bilmem ne vardı. Şiseyi içinde patlatalım mı, yok getir kıralım falan. Bilmem hangi ülkede öyle yapıyorlarmış. Kırıyorlarmış. Şişe oyunu oynayalım vesaire ama
Tırnak altlarına şiş sokulmuş oğlan, Diyarbakır sürgününde açlıktan hastalanmış bebek, iki oğlunu kaybetmiş ana, yurtsuz kalmış binlerce köylü, beni de aralarına almış bir ağızdan bağırıyorlar:" Ne mutlu Türküm diyene!"
Bildiğin Gibi Değil Sonra beni götürdüler.
Oyun oynayalım, dediler.
Daha önce bizi doktora götürdükleri için bakire raporumuz var. Bakire olduğumuz için önden bir şey yapamıyorlar. Ha bire arkadan.Şişe vardı, bilmem ne vardı. Şişeyi içinde patlatalım mı, yok getir kıralım falan. Bilmem hangi ülkede öyle yapıyorlarmış.Kırıyorlar mı ne. Şişe oyunu oynayalım
bu kitabın üzerine 10 tane kitap okudum bir inceleme yapabilecek kıvama yeni geldim, yeni soğudum diyeyim. okunması öyle zordu ki, okuduklarını hazmetmesi. zorluk nedir? dil ağırlığı ya da kitabın ağır ilerlemesi mi? bu kitaptaki zorluk öyle bir zorluk değil; gözünü kapadığın şeylerin ruhundaki ağırlığını hissetmek, nehrin bir de karşı kıyısına
Üniversite yıllarında okuduğum etkileyici röportaj kitabıdır. İki genç araştırmacı Funda Danışman ve Rojin Canan Akın'ın, 90'lı yıllarda çocukluğu Güneydoğu'da geçmiş gençlerle yaptıkları on dokuz söyleşinin röportaj tadında bir araya getirilmesiyle oluşmuş; okurken, okumaktan çok okutma isteği uyandıran bir eserdir.
Kitapta en ufak ajitasyon yok, propaganda yok. Burnumuzun dibinde, aynı toprakları paylaştığımız ama birbirimize bir türlü sahip çık(a)madığımız insanların hikayeleri var.
Okurken, yaşananları bir kez de o insanların ağzından dinlerken, utançtan yerin dibine girme hissi uyandırıyor ve içerisinde son derece etkili hayat hikayeleri barındırıyor. Okumamın üzerinden seneler geçmiş olmasına rağmen hala etkisini hayatımda hissedebiliyorum. Öyle çarpıcı bir eser ve hayata bakışınızı değiştiriyor.
Bu sitede bile, bu çarpıcı kitabın ne kadar az okunduğunu gördüğümde hayretler içerisinde kaldım. Bu kadar mı geçmişimize sırtımızı döndük, anlamıyorum...
90'lı yıllarda Güneydoğu'da nelerin yaşandığını siz de merak ediyorsanız, tarafsız bir dille yazılan bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. Yok, ben gözümü kulağımı kaparım İstanbul'daki yaşamıma bakarım diyorsanız, hiç kendinizi yormayın.
Kitap için hiç inceleme olmaması beni bir inceleme oluşturmaya itti. Her ne kadar söylemek istediklerimin tümünü söyleyemeyeceksem de kitaptan izlenimlerimi aktarayım.
Kitap, 90'lı yıllarda resmen bir iç savaşın hüküm sürdüğü ortamda, çocuk olmak gibi bir talihsizlik yaşayan çocukların röportajlarını içeriyor. Yaşadıklarını, o zamanki psikolojilerini, pek farklı olmayan şu anki psikolojilerini ve dileklerini kanlı canlı karşılarındaymışçasına dinliyorsunuz. Dinlemek yetmez, empati kurmak, anlamak lazım. Tüm bildiklerinizi bir kenara çekip , kitapta anlatılanların bir an bile olsa gerçek olduğuna ihtimal vermeniz gerek görüşünüz ne olursa olsun. Evet bu kitabın en çok kazandıracaklarından biri olarak değerlendiriyorum empatiyi. Empati kurun; ama yıkmaktan korkmayacağınız tabularınızı yıkarak, fikirlerinizin değiştirilmesine cesaret ederek.