Öyl e bir kitap düşünün ki arka kapağında ;
"Ünlü Finli polisiye yazarı Salla Simukka’nın eşsiz gerilim dizisi Pamuk Prenses’in ilk kitabı Kan Kadar Kırmızı’yı okurken tüyleriniz ürperecek!"
yazısını görüyorsunuz ve beklentiye giriyorsunuz.
Okuyorsunuz okuyorsunuz okuyorsunuz... Bitti. Gözünüz Pamuk Prenses bağlantısını arıyor, saçma zorlama bir bağlantı görüyorsunuz. tüyleriniz ürpersin istiyorsunuz, küçük bir esinti saniyelik tüylerinizi okşayıp geçiyor. Eşsiz gerilim dizisi kısmına takılıyorsunuz, o kadar eşsiz ki bu kadar zorlama bir kitap okumadığınızı farkediyorsunuz ve kitap sizin için eşsiz kitaplar kategorisine eklenmiş bulunuyor : )
.
.
Polisiye sevmemin ana sebeplerinden bir tanesi küçük yaştaki karakter yerine yaşını başını almış en olmadı ergenlik safhasını geçmiş karakterlerin, seri katiller mafya vb ile yaşadığı olayların olması. Olayların bir şekilde gerçekçi kılınması.
Ama küçük yaştaki karakterlerin bu kitapta olduğu gibi koca bir mafyayı çökertmesi, ızbandut gibi 3 adamın elinden kolayca kaçabilmesi, bu olayın bir değil iki üç kere yaşanması vs. çok zorlama ve gerçek dışı geliyor.
Serinin devam kitaplarını okumayı da düşünmüyorum.