Yavaş yavaş düşten sıyrılıp güneşin doğduğu tarafa doğru yürüyorum. Dalları çiçeklenmiş nar ağaçları iki yanımda hüzünle boyun eğmiş;" Gitme," diye kulağıma fısıldıyorlar. " Az kaldı meyvelerimizi sunmaya...Yemeden gidilir mi o ateş kırmızısı boncukları?" Duymamazlıktan geliyorum.