Kandırmak...Bu sözcüğün anlamını az çok biliyormuş.. Kötü bir şey kandırmak.. Annesi, yemeğini bitirip bitirmediğini sorduğunda, bitirmeden "bitirdim" dediği gibi.
Babasını düşünüyor, özlüyormuş bir yandan da...Bu avluda ona oyun arkadaşlığı bile eden babasını...Ama ölülerin bir daha evine dönemeyeceğini de biliyormuş artık. Çok zaman geçmiş.. Dönebilse dönermiş.
Sarıl bana anne...Korkuyorum...Karanlıktan korkuyorum..
Sarılıyormuş annesi...Sonra ışıkları yakıyormuş...Bir yandan da avutuyormuş daha eli duvardaki düğmeye yetişmeyen küçük kızını:
_Akşamdan korkulur mu hiç? Akşam demek, sabahın habercisi demek.. Hava kararmalı ki, uykuya dalan güneş sabah yeniden doğsun.."
-Ben korkuyorum.. Sevmiyorum akşamı ..Yalnız kalmayı da sevmiyorum..
-O zaman bir daha, bir daha sarılıyormuş annesi.
-Yalnız değilsin sen.. Ben varım.. Babanı yitirdik ama ikimiz baş bayız bu çatının altında.