Sema Temizkan

Sema TemizkanTurşu yazarı
Yazar
9.5/10
2 Kişi
13
Okunma
2
Beğeni
2.104
Görüntülenme
Kelime karşılığı 'turş' Farsçadan gelmektedir; ekşi veya tuzlu, ağız yakan anlamındadır. Turşi ise ekşi, tuzlanıp sirkeye yatırılmış sebze olarak tanımlanmaktadır.
Sayfa 13 - Hayykitap YayıncılıkKitabı okudu
Kızını verme de turşusunu kur! :)
Bizden oldukça uzak diyar olan Çin’de ortaçağdan kalma bir adet ise, şu sihirli 'iksir' cümlesini doğrular niteliktedir; bir köylünün kız çocuğu doğduğunda, her yıl bu evin kızı adına değişik bir sebzenin turşusu kurulur. Kavanoza konulan sebze katlarının arasına kristal tuz taneleri atılarak, hiç su konulmadan yapılan bu turşuya Çinliler, 'zhacai' derler. Tuzun, sebzeler üzerinde yarattığı etki sayesinde, sebzelerin suyu yavaş yavaş kavanoza yayılmaktadır. Salamura dediğimiz bu su, havayla temas etmediği sürece yani hiç açılmadan, evin kızı evlenene kadar dayanır. Bu bir anlamda, zhacai’nin ne denli dayanıklı olduğunun ispatıdır. O dönemde, kavanoz adedi oniki ya da onbeş olunca evin kızı evlendirilirmiş... Damat adayına kızını vermeyen annelere ve babalara ithaf edilen; "Aman vermesin de, turşusunu kursun!” cümlesinin buradan doğduğu düşünülebilir.
Sayfa 14 - Hayykitap YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Kuşun turşusunu kurmak nerden aklınıza geldi allasen?
Kıbrıs'ta ´pulya` denilen bir kuş türünden turşu yapıldığını ve geçmişten bu yana meze sofralarının çeşitlerinden biri olduğunu öğreniyoruz. Yakalanan minik kuşlar, tüyleri yolunarak, içleri ayıklanmadan haşlanıp bir tabakta soğumaya bırakılıyor. Soğumuş olan kuşlar daha sonra bir cam kavanozun içine yerleştiriliyor ve üzerine sirkeli tuzlu su ile birlikte, defneyaprağı, kereviz sapı ve koruk ilave edilerek kavanozun kapağı sıkıca kapatılıyor. Yirmi gün kadar bekletildikten sonra da turşu hazır oluyor.
Sayfa 16 - Hayykitap YayıncılıkKitabı okudu
Lahana
Böbrek ve tansiyon hastalarına yararlıdır; kansere karşı koruyucudur, ülser ve sistemine son derece faydalıdır.
Sayfa 98 - Hayykitap YayıncılıkKitabı okudu
Çağla Turşusu
MALZEME ve HAZIRLAMA: Şeftali, zerdali, badem, kayısı, elma, erik, armut, kiraz gibi ağaçların yere düşmüş ham meyveleri toplanır. Hepsini iyice karıştırıp cam şişelere ya da taş bir kaba koyduktan sonra üstü -çok sert- bir sirke ile örtülür. Şişelerin ağzı bir parça deri ile kapatılır ve 30-40 gün bekletildikten sonra turşu hazır hale gelir. Not: Aynı malzeme ve aynı yöntem ile altında ufak bir musluk olan testilerde yapılan içeceğe de 'tükenmez’ denilirdi. Küçük musluktan doldurulan suyu içilip eksildikçe, sırasıyla muşmula (töngel), elma, armut gibi meyveler eklenerek su ilave edilirdi. Bu eklemeler sayesinde kolay kolay bitmediği için tükenmez adını almıştı.
Sayfa 25 - Hayykitap YayıncılıkKitabı okudu
28 çocuk yapmadan lahana yiyin.
Roma’da, Cato’nun MÖ 2.yüzyılda yazdığı De agricultura (Pratik Kırsal Yaşam Kılavuzu) kitabında lahana için şunlar yazar: “Lahananızı iyice yıkayıp doğrayarak tuz ve sirke ile yerseniz bundan daha sağlıklı bir şey bulamazsınız.” -Cato, 28 çocuk sahibi olarak 80’li yaşları yaşayan biri olduğuna göre, dikkate almakta yarar var! Cato ayrıca, lahana yapraklarından öksürük şurubu ve yakı yapıldığını da söyler. -Bunu doğrular bir uygulama ise içine atılmış lahana yaprağıyla kaynatılan sütün şifası! Bizzat yaşanarak, öksürük nöbetlerine derman olmuştur.
Sayfa 97 - Hayykitap YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Dertlilere deva geldi lahana
Hem bereketli, hem lezzetli, hem de şifalı bir sebze olan lahananın geçmişi oldukça eskilere doğru gitmektedir. Yüksek oranda, C vitamininin yanı sıra, kalsiyum, demir, B1 ve B12 vitaminlerini içerir. MS 120-200 yıllarında İskenderiye’de yaşayan Romalı ünlü hekim Galenos’a göre; baş ağrısı çekenler, zor uyuyanlar, sıska çocuklar bol bol lahana yemelidir.
Sayfa 96 - Hayykitap YayıncılıkKitabı okudu
Lahana, Anadolu’da birçok yerde ´taşkelem` diye anılır. Çok eski dönemlerde hekimlerin çoğu tuttukları notlarda, “Bahçesine lahana eken, kendi aktar dükkânını açmıştır” diye söz etmiştir. Buradan da lahananın aynı zamanda ilaç niyetine kullanıldığını anlıyoruz.
Sayfa 97 - Hayykitap YayıncılıkKitabı okudu
Turşucuzâde Ahmet Muhtar Efendi (1823-1875)
Sultan Abdulaziz'in Şeyhülislâmı olan Turşucuzâde Ahmet Muhtar Efendi, medrese derslerinden yetişmiş, başarılı geçen imtihan sonucunda 'İstanbul Rüusu' denilen yüksek diplomayı almış başarılı bir din adamı olarak anılır. Aynı zamanda Sultan Abdulaziz'in oğlu Şehzade Yusuf İzeddin'e de özel hocalık yapmıştır.
Sayfa 37
Resim