Sibel K. Türker, 1968'de Ankara'da doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Uğur Mumcu Araştırma Gazetecilik Vakfı seminerlerine katıldıktan sonra öykü yazmaya başladı. Şiirleri Sombahar dergisinde; denemeleri Radikal İki ve Milliyet Sanat'ta; öyküleri ise Hayalet Gemi ve Adam Öykü'de çıktı. Kalp Yazan ve Öykü Sersemi adlı ilk iki öykü kitabı Doğan Kitapçılık tarafından yayımlandı.
Pandemiden önce 1-2 kere takıldığım küçük bir kitap kulübünün listesindeydi kitap. O sebeple almıştım ama daha yeni okudum.
İlk bölümünde bilinç akışı yani karakterindüşünceleri o kadar yoğundu ki bu kitabı bitiremeyeceğimi düşündüm. Ama ikinci bölümle hikaye başladı ve sonuna kadar bırakamadım. Romandaki kadın karakterleriyle
Bir dönem Türkiyesinin kadınlarının fotoğrafını çekmiş diyebilirim. Aynı zamanda görüş ayrılıklıklarıyla, ait hissedememeye dair duyguları ve düşünceleri okuyucuya da hissettiriyor ve veriyor. Okumakla çok şey kazanacağınızı düşünüyorum.
Keyifli okumalar.
Şair ÖldüSibel K. Türker · Can Yayınları · 201242 okunma
İki gün önce okulumuzda söyleşi ve imza günü yapan yazarla kahve içip sohbet ettikten sonra kitabını okumak (ilk kez kitabını okuyorum) çok tuhaf oldu benim için. Üç ayrı kitabıyla beş ödül almış bir yazarla sohbet ederken yazılarını bilmeden ne kadar rahat davrandığımı sonradan bu kitabı okurken düşündüm. Bu kadar iyi olduğunu bilseydim, O kahve ve sigara içerken ben yanında o günkü gibi olamazdım herhalde. (Nasıl olduğumu sormayın)
Sözlük okurdum demişti söyleşi de, kelimelerle aram iyidir demişti. Bunun böyle olduğunu kitapta net bir şekilde gördüm. On öyküden oluşan kitapta yaşamın kıyısına itilmiş insanların öyküleri anlatıyor. 1000Kitap'ta okunmamış bir yazar aynı zamanda :)
Öykü SersemiSibel K. Türker · Can Yayınları · 201232 okunma
Mecnun Kelebekler bir sokak kavgasıyla başlıyor ve kavganın tek gerçek şahidi Cemal abisi ile yürüyüşe çıkan efsunlu Vedia'nın kör oğlu Ferhat. Parklarda, bahçelerde gezerek hiç görmediği dünyanın hayatlarını anlatıyor Cemal abisi Ferhat'a, Vedia halasında kalmaya başladığı günden beri Cemal kendi kavgasının sorgusunu içinde veriyor. Böylelikle gerisin geri başlıyor herkes sorguya takkesini önüne koyup, özellikle Filiz, kocası İsmet onu terk edince iyi saatte görünsünlerle kendi iç maneviyatına dönüp dolaşıp sıkışıp kalıyor. Gündelikçilikle geçirdiği evini, maddi varlığını umursamıyor hatta gözü tek evladı Nilay'ı bile görmüyor. Nilay eski devrimci idealist büfeci babası İsmet ve mum ışığında kendini arayan annesi arasında ikiye bölünüyor.
Filiz her dara düştüğü vakit tek dostu Vedia ablasına koşuyor okuyup üflesin diye, neler okumuyor ki Vedia abla lakin boynu bükük bir gül olmaktan öteye gidemiyor Filiz.
Çok severek okudum Mecnun Kelebekler'i, yalın bir anlatım ile yağmurlu bir günün sabahı dinlenen o güzel şarkı gibi bir etki bıraktı üzerimde.