Paralel iki ayrı şekilde ilerleyen hikayelerin nerede kesişeceğini merak ederek okudum. Kocası kayıplara karışan, oğulları babalarını ararken o gün hiç ortada gözükmeyen, kafasının içinde ölmüş kızıyla konuşan Nora'nın hikayesi akıp giderken bir taraftan, diğer taraftan uzun yollardan gelip Arizona'ya savrulan mezar hırsızının hikâyesine tanık oluyoruz.Ve bir yerde yollar kesişiyor...
Betimlemeler çok güçlü, o bozkırı her hücremde hissettim, kuraklık ve susuzluğu da hissederek ve boğazım kuruyarak okudum.
Bir de develerin hikayesi var ki asıl ilginç olan oydu bence.19. yy'da ABD'ye gelen develer ortaya bomba gibi düşüyor ve biz olanları hırsız çocuğun deveye anlattıklarından zamanda geri dönüşler ile öğreniyoruz.
Dönemini, ırkçılığı kuraklığı, Kızılderilileri, develer eşliğinde bize anlatmış, bozkırın kurak havasında debelenmemizi sağlamış.
Büyülü gerçekçiliğin izlerini de taşıyan metinde hem Nora'nın hem hırsız çocuğun ölüler ile konuştuğunu görüyoruz.
Farklı,enteresan, güçlü bir metindi. İnsanı tasvir ettiği atmosfere esir edecek tipten.