Edgar Allan Poe'dan Charles Baudelaire'e, Aldous Huxley'den William Burroughs'a pek çok yazar ve şairi etkileyen Thomas de Quincey, bir kumaş tüccarının ikinci çocuğu olarak 1785'te Manchester'da dünyaya geldi. Bath, Winkfield ve Manchester'da eğitim gördü, ancak son okuduğu okuldan kaçarak Galler ve Londra'da sokaklarda beş parasız bir hayat sürdü. Bu dönemde yaşadıkları daha sonra İtiraflar'ında da yer alacaktı. 1804'te ailesiyle barışarak Oxford'daki Worcester Koleji'ne girdi, ancak dört yıl sonra mezun olmadan ayrıldı. Lyrical Ballads'ın hayranı olan De Quincey, Wordsworth ve Coleridge'le tanışmasının ardından onlarla dostluk kurarak aralıklı olarak şairlerin yaşadığı Lake District'teki Grasmere'de yaşadı. 1817'de bir çiftlik sahibinin kızı olan Margaret Simpson'la evlendi. Bu dönemde, henüz kolejde okurken ağrı kesici olarak kullanmaya başladığı afyona bağımlı hale gelmişti.
De Quincey, 1821'de Bir İngiliz Afyon Tiryakisinin İtirafları'nın (Confessions of an English Opium Eater) London Magazine'de yayımlanması ve bir yıl sonra da kitabının basılmasıyla adını duyurdu. Kitap, yazarın kişisel afyon bağımlılığı dönemi yaşantısından örnekler sunan şaşırtıcı ve gündem yaratan bir yapıt olarak, bir dehanın aşırı uyuşturucu kullanımı sonucunda beynini nasıl tahrip ettiğini ortaya koyuyordu. Bu yapıtın dışında, felsefeden tarihe, ekonomiden siyasete dek pek çok konuda makaleler ve araştırma yazıları yayımladı. Sonradan yayımlanan çalışmalarının çoğu Blackwood's gibi dergilerde yayımlandı. Bunlardan en önemlileri, 1927'de yayımlanan Güzel Sanatların Bir Dalı Olarak Cinayet (On Murder Considered as One of the Fine Arts) ve İtiraflar'ın devamı olan Suspiria de Profindis'ti (1945). 1834-40 yılları arasında Tait's Magazine'de yayımladığı anılarıyla Wordsworth ve diğer Lake District şairlerini çokça kızdırdı.
Karısının 1837'deki ölümünün ardından afyona artan bağımlılığının etkisiyle gittikçe daha aykırı ve yalnız bir yaşam sürmeye başladı. De Quincey, 1859'da Edinburgh'da yaşama veda etti.
Bununla birlikte, her sevinç, hatta vecit halindeki sevinç –yeryüzünün üzücü yasası böyledir– bazılarına, elem ya da elem korkusu getirebilir beraberinde.
Sayfa 35 - Yapı Kredi Yayınları, 3. BaskıKitabı okudu
Referans noktamız olan bu site içerisinde sadece 52 kişinin okumuş olduğu (bu kitap burada neden ilgi çekmedi bilemiyorum, gerçi zaten 2008’den beri ülkemizde ancak 3 baskı yapabilmiş; bu bilgiye göre klasik eserlerin popülerliğe kurban edildiğine dair çıkarsama yapabiliriz her neyse klasik eserlerin popülerliğe kurban gitmemesi dileğiyle
Cinayet ve bunun güzellemesi ne kadar tezat değil mi? Belki de kitabın ilgi çekici olma nedeni isminden de geliyor. Güzel sanatlar diyince aklımıza şiir, resim gibi daha ruha hitap eden şeylerin gelmesi muhtemel. Cinayet ise ruhu parçalayan bir hezeyan. Öncelikle kitap tamamen felsefik bir doktrin şeklinde kendini okutuyor. Kovuktaki Kurbağa ve kurbağa güzellemeleri de o kadar çok geçti ki. :)) Kitabı çekilir kıldı. Alay, ironi, atıf vs. John Milton, Habil ve Kabil, Canterbury Hikayeleri ve tabi ki Kant.
Üç bölüm var. Giriş kısmını daha çok beğendim.
Sondeyişi biraz gereksiz buldum. Yazıldığı dönemi ve etkilediği kesimi, filmleri, kitapları ve düşünürleri düşününce 'Vay ben bunu da beğenmedim." diyemiyorum. Keşke devam kitabı niteliğindeki Suspiria da çıksa.
Tadımlık çok güzel bir kitap. Felsefe öğretmeni olarak özellikle çok sevdim. Kant'ın ölmeden önceki son günlerini öykü tadında sade, yalın, duru bir dille yazmış yazar. Sevdiğim filozoflardan olan kantın bilmediğim çok özellikleri varmış. 1 saatte bitecek bir kitap.