Tomas Tranströmer 15 Nisan 1931'de Stockholm’de doğdu. İlköğrenimini Södra Latin School’da yaptı. Stockholm Üniversitesi Edebiyat Bölümü’nde psikoloji ve şiir üzerine öğrenim gördü, 1956'da psikolog olarak mezun oldu. Stockholm Üniversitesi Psikoteknik Enstitüsü’nde ve 1960-65 yılları arasında Roxtuna’da tutuklu gençlere psikolojik danışman olarak görev yaptı. 1960'lı yılların sonuna doğru kendini tümüyle yazmaya ve serbest psikolog, psikolojik danışman olarak çalışmaya başladı. Stockholm yakınlarında Vasteras’ta yaşamaktadır. Balkan ülkeleri, Türkiye, İspanya, Afrika ülkeleri ve A.B.D.’ni gezdi. Şiirleri 60'tan fazla dile tercüme edilmiştir.
"Yoğun, şeffaf tasvirleriyle gerçekliğe taze bir giriş sunduğu için" Nobel'e layık görülmüştür.
Her şiir, kendi dilinde lezizdir. Ama ne yazık ki benim şiir okuyacak kadar yabancı dilim yok ve iyi ki Cevat Çapan var. Can yayınlarının Nobel ödüllü bir şairi okumalarımıza kazandırması da ayrı bir şans.
Tomas Tranströmer, İsveç'in en çok okunan ve en çok tanınan ozanıymış.2011 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü de kazanmış.
Ülkemizde "İzmir Saat Üç" adlı şiiriyle tanınıyor daha çok.
Şiirlerin çevirisi Gürhan Uçkan'a ait. YARI HAZIR GÖKYÜZÜ
Koşuyu yarım bırakıyor cesaretsizlik.
Kaygı koşuyu yarım bırakıyor.
Akbaba bırakıyor kaçmayı.
O istekli ışık akmaya başlıyor
hayaletler bile bir fırt çekiyor.
Her şey çevresine bakınmaya başlıyor.
Yüzlercemiz güneşe giriyor.
Her insan yarı açık bir kapıdır
herkes için bir odaya açılan.
Altımızdaki ölümsüz toprak.
Su parlıyor ağaçların arasından.
Göl dünyaya açılan bir pencere.
Türk şiiri ile oldukça benzeyen ve bazı kıymetli Türk şairlerimizden esinlenilmiş şiirlerle dolu bir kitap. Okurken oldukça tanıdık gelebilir şiirler çünkü birkaçı Türkiye'de yazılmış ve Türkiye’den esinlenilmiş. Şairin okuduğum ilk kitabıydı. Şiirleri beni çok fazla şaşırtmadı ama hepsi birbirinden kıymetli eserler. Şairin şiir üslubunu beğenenler için mükemmel bir tercih olabilir. Ama şiirden beklentisi şaşırmak ve kelime karmaşası olanlar için biraz klasik kalabilir...
"Benim şiirlerim, buluşma noktalarıdır. Bu şiirlerin amacı, gündelik dilin ve yaklaşımların gerçekliğin değişik yanları arasında kuramadığı bağlantıyı bir anda kurmaktır. Bir manzaranın çarpıcı özellikleri ile önemsiz ayrıntıları arasında bağlar vardır; değişik kültürler ve insanlarda bir sanat yapıtında bir araya gelebilir; doğayla endüstri arasında da bir bağlantı kurulabilir: İlk bakışta bir çatışma gibi görünen bir olgu bir uzlaşmaya da dönüşebilir: Gündelik dil ve alışılmış yaklaşımlar dünyayla ilgili sorunların ele alınmasında belirgin ve somut amaçlara ulaşmada gerekli olabilir. Ama hayatın bazı önemi anlarında bu dilin ve yaklaşımların yetersiz olduğunu deneyimlerimizden biliyoruz. Bu yüzden, yalnız bu dilin ve anlaşma yöntemlerinin egemen olmasına izin verirsek. bır iletişim bunalımıyla karşı karşıya gelebiliriz. Ben şiiri böyle bir tehlikeye karşı bir "karşı güç" olarak görüyorum. Şiir, etkin uzlaşma aracıdır: bizi uyukluluğa değil, uyanıklığa yöneltmeyi amaçlar."