İnsan aynada gördüğü kişiye hayatı boyunca değişik duygular bekleyebiliyor. Bazen nefret ediyoruz kendimizden, bazen neredeyse şefkat duyuyoruz. Varolmanın anlamlı bir şeymiş gibi göründüğü anlar var, bir de aldığımız tek bir nefese bile bahane bulamadığımız zamanlar. Bunlar hayatımızın içinden akıl sır ermez bir sırayla, fener alayları gibi geçip gidiyor. Üstelik zamanla bir şeylerin değişeceğini ummak da galiba boşuna. Aynayla aramızdaki fırtınalı ilişkinin belki de zamanla ilgisi yok.
Kadınların hayattaki bir görevinin de erkeklerin özgüvenlerini ayakta tutmak ama bu arada aşırı özgüven yüzünden saçmalamalarını da engellemek olması haksızlıktı.
...artık insanlığın öldüğünü değil, henüz doğmamış olduğunu düşünmeye başlıyordunuz. Belki de henüz kimsenin tanımadığı bir anneden, bilinmeyen bir gelecekte doğacaktı gerçek insanlık. Tarih kitaplarında şimdiki halimizden acıyarak bahsedeceklerdi.
İnsanın hangi yaşta olursa olsun kendini savunmasız ve köşeye sıkışmış hissettiği anlar vardır. Bu duyguyu yaşayan hiç olmadığı kadar bir berraklıkta görür. Daha önce varlığını bile fark etmemiş olduğu perdeler kalkınca hayat yeni bir gerçeklik kazanır.
Bir kere sahip olduktan sonra ihmal ediyoruz beraber olduğumuz insanı.Onu tekrar tavlamamız gerektiğini unutuyoruz.Bir gün çekip gittiğinde yaşadığımız şok işte bu yüzden.