Umur Talu, Türk gazeteci. 1957de İstanbulda doğdu. İlk ve orta öğrenimini Galatasaray Lisesinde tamamladı. 1980de Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümünden mezun oldu.
Üniversite öğrenciliği döneminde Türk-İşe bağlı Demiryolu Sendikasında araştırma-eğitim uzmanı olarak çalıştı. Aynı dönemde T.C. Marmara ve Boğazları Belediyeler Birliğinde Uluslararası İktisadi Girişimler Sekretaryasında görev aldı. 1980 Kasımında Günaydın Gazetesinin günlük ekonomi ekinde gazeteciliğe başladı. 1982de Güneş Gazetesinin kuruluşunda bulundu ve burada ekonomi yönetmenliği yaptı. 1983te Cumhuriyette yazı işleri editörü, 1985de Milliyet Ekonomi yönetmeni, 1986da Milliyet yazı işleri müdürü oldu. 1987de Söz gazetesinin kuruluşunda yönetici oldu, gazete çıkarken istifa etti. Ardından Hürriyette yazı işleri müdürlüğü yaptı. 1988de yeniden Milliyet yazı işleri müdürlüğüne döndü. 1992de Milliyet genel yayın yönetmenliğine getirildi. 1994 sonunda istifa ederek aynı gazetede Dipsiz Kuyu başlığıyla köşe yazıları yazmaya başladı. 1998 sonunda Milliyet genel yayın koordinatörlüğüne getirildi. 2000de bu görevinden istifa etti. 28 Şubat 2001de Milliyetten ayrılmak zorunda kaldı. 7 Mayıs 2001 tarihinden itibaren Star Gazetesinde günlük yazılarına başladı. Ağustos 2009'da son olarak çalıştığı Sabah Gazetesinden ayrıldı. 13 Eylül 2009 itibari ile Habertürk gazetesinde yazmaya başlamıştır.
Eşi Şule Talu da gazeteci ve ekonomi yazarıdır. Umur Talu'nun büyük dedesi Recaizade Ekrem, dedesi Ercüment Ekrem Talu, babası Muvakkar Ekrem Talu ve abisi Erdem Talu, ablası Çiğdem Taludur.
Umur Talu, insanlık tarihini salgınlar üzerinden okuyarak değişik coğrafyalardaki insan hikayelerini biraraya getirmiş. Zengin kültürel birikimine eşlik eden yaratıcı bir kurguyla coronadan, İspanyol gribine, vebadan koleraya insanlığın salgınla mücadele tarihinden hikayeler anlatıyor. İspanyol gribine yakalanan Mustafa Kemal , İspanyol gribinden ölen Klimt, Doktor Jivago, Florance Nightingale, Bunuel, Che ..cumhuriyetin ilk kadın doktoru Safiye Ali ve birçok başka isim hikayeye dahil oluyor. İspanyol gribine neden bu ad verildiğni de Gramsci'den öğreniyoruz; "Her yerde halklardan salgın ve milyonlarca ölüm gizlendi. Haberler sansürlendi. Sözde halkın moralinin bozulması istenmiyordu. Milyonlarca insan can verdi. Sebebini bile bilemeden can verdi. Savaşta ölenlerden kat be kat fazla. İspanya savaşta tarafsız olduğu için halk basın sayesinde hiç olmazsa acısının sebebini öğrenebildi. Bu aslında Savaş Vebası'ydı. Savaşla yayıldı."