1975, Ankara doğumlu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü'nü bitirdi. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Sinema Bölümü'nde doktorasını tamamladı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde ders vermektedir. Toplum ve Bilim dergisi yayın kurulu üyesidir. Türkiye sineması ve film kuramları üzerine çalışıyor.
Çaresizler'de modern hayatın sebep olduğu toplumsal meselelerin ve kolektif kaygıların giderilme biçimlerinde seslendirilen şiddet, intikam, güç ve otorite arzusudur.
"Okuldayken aynı sıralarda oturmazdık, ama sıcak bahar günlerinde sınıfta uzun tartışmalardan sonra pencere açıldığında, hemen arkasındaki kara tahtanın karasıdan aynalaşan camın içinde yansıyan yüzünü şimdiki gibi seyrederdim."
Çaresizler'in metaforik erkeklik temsilleri doğallaştırılmış eril şiddeti ve kurucu hikâyesi
baba-oğul meseli, eril kimliğe dair kaygıyla birlikte yoğun bir şefkat gereksinimini de anlatır.
70'ler Türkiyesi düşünüldüğünde bu gereksinimin ve güvensizlik duygusunun temel bir sebebi var gibidir: 60'larla birlikte başlayan toplumsal hareketlenmeye bağlı olarak geçmişin istikrarlı nesnelerden oluşan dünyasının ve bu dünyaya eşlik eden temsil sisteminin hasar gormesi ve bunun yerine alternatif bir temsil sisteminin oluşturulmasındaki başarısızlık.
Cüneyt Arkın'ın başrolünde oynadığı beş adet filmin irdelenmesiyle ortaya çıkan "Yeşilçam'da Erkeklik ve Mazlumluk" adlı inceleme, önemli eksikliklerine rağmen değişik fikir üretimleri ve anlamlı tespitleriyle okunması gereken bir eser.
Bir Yeşilçam incelemesinde bence bolca bulunacak ironik unsurlarla kitap akademik dilinden kurtulmayı başarabilirdi. Kitabın en önemli eksikliği sonuçta anlatılan her ne kadar erkeklikse de hayatın erkeklerle beraber tamamlayıcısı kadınlara biçtiği figüran rolü. Sanki erkekler sahada koşturan topçular, kadınlarsa stadyumda sesleri çıkmadan oturan seyirciler. Filmlerdeki kadınların itiraz noktaları bile ataerkil sistemin devamını sağlamaya yönelik eleştirilerden öteye geçemiyor. Filmlerde kurulduğu belirten lümpen sol dil de bazı noktalarda kitaba teneffüs ediyor. Belki de hayat böyle, yazar ne yapsın?
İmkansız aşkın filmi “Vesikalı Yarim”
Yönetmenliğini sn. Ömer Lütfi Akad’ın yaptığı, senaristliğini sn. Safa Önal’ın üstlendiği, sn. Sait Faik Abasıyanık’ın “Menekşeli Vadi" öyküsünden esinlenilerek sinemaya aktarılmış siyah-beyaz bir başyapıt. Fonda 68’li yılların İstanbul’u, aktör İzzet Günay Bey ve aktrist Türkan Şoray Hanım. Bu imkânsız aşk insanın kalbinin en derinine işliyor. Siyah-beyaz renklerin tutkulu dansıyla, Dolmabahçe Saray önü sahnesi, muhteşem fonlu kadrajlar, mimiklere sayfalarca senaryoyu sığdıran sekanslar, tarihî geçişler, yönetmen ve senaristin oyuncuların kabiliyetini ve İstanbul'u ne denli iyi tanıdığının kanıtıdır. Halil karakterinin, kentsoylu bir yalnızlığın ardından tekrar feodal toplumsallığına dönüşü... Sabiha karakterinin kentsoylu yalnızlığı kabullenerek şehir cangılında ayakta durma gayretleri... Film boyunca, Sabiha kentsoylu, Halil ise feodal bir giyim tarzını benimsiyor. Sabiha'nın Dolmabahçe Saray'ı önünde sahneleri ilerlerken arka fondaki kadrajda kronolojik geçişler harikadır. At arabasından otomobile geçiş yapan kadraj, esas olarak İstanbul’un feodal Osmanlı’dan modern Türkiye’ye geçiş hikâyesidir. Film her ne kadar sayın Sait Faik’in “Menekşeli Vadi” öyküsünden esinlenmiş olsa da sn. Ömer Lütfi Akad’ın yönetmenliğinde sinematografik olarak vücud bulmuştur. Filmdeki rasyonel ve duygusal savrulmalar, hüzünlü gözyaşları olarak yürekleri dağlar. Sevgiyle kalın
#vesikalıyarim
#ömerlütfiakad
#safaönal
#türkansoray
#izzetgünay
#yeşilçam
#şereffilm
Filmi izlemek isteyenler için link;
youtu.be/j8qdnqwjRJA