Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

William J. H. Andrewes

William J. H. AndrewesBoylam yazarı
Yazar
10.0/10
6 Kişi
23
Okunma
0
Beğeni
835
Görüntülenme

William J. H. Andrewes Sözleri ve Alıntıları

William J. H. Andrewes sözleri ve alıntılarını, William J. H. Andrewes kitap alıntılarını, William J. H. Andrewes en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ay'ın yıldızlara göre konumu ya da zamanla benimsenen kısaltılmış ismiyle "aysallar"ı hesaplamanın güçlüğü bile yöntemin saygınlığını artırdı. Çeşitli gökcisimlerinin ufuktan yüksekliklerini ve aralarındaki açısal uzaklıkları ölçme gerekliliğine ek olarak, rota görevlisinin bu cisimlerin ufuk çizgisine olan yakınlığını da hesaba katması gerekiyordu. Çünkü ışığın büyük bir açıyla kırılması nedeniyle gökcisimlerinin görünen konumları, gerçek konumlarından bir hayli yukarıdadır. Cetveller Dünya'nın merkezindeki bir gözlemci esas alınarak formüle edildiği için, oysa gemi deniz seviyesinde dalgaların arasında yol alırken en üst güvertede bulunan bir denizci Dünya'nın merkezinden en az altı metre kadar yüksekte duruyor olabileceği için, rota görevlileri bir de Ay'ın paralaksı sorunuyla mücadele ediyordu. Bu tür etkenler, uygun hesaplamalarla düzeltme yapılmasını gerektiriyordu. Şurası açık ki, fırtınalı havada güvertede dolaşmayı ve aynı zamanda tüm bu esrarlı bilgileri matematiksel hesaplar yapmak için kullanabilen biri, haklı olarak kendisiyle gurur duyabilirdi.
Sayfa 120 - TÜBİTAK Yayınları - Çeviri: Miyase GöktepeliKitabı okudu
Zaman boylam, boylam da zaman demek olduğundan, Eski Kraliyet Gözlemevi, saatlerin gece yarısını vuruşunun da bekçisidir. Gün Greenwich'te başlar. Dünya üzerindeki zaman kuşakları, Greenwich Ortalama Zamanından (GMT) yasayla belirlenmiş sayıda saat kadar ileride veya geridedir. Greenwich Ortalama Zamanı dış uzaya kadar uzanır: Gökbilimciler tahminlerinin ve gözlemlerinin saatini belirlemek için Greenwich Ortalama Zamanını (GMT) kullanıyorlar ancak kendi gökbilimsel takvimlerinde buna Evrensel Saat (Universal Time, U.T.) diyorlar.
Sayfa 207 - TÜBİTAK Yayınları - Çeviri: Miyase GöktepeliKitabı okudu
Reklam
Jamaika'ya vardıktan yaklaşık on gün sonra William, Robison ve Saat, Merlin'le İngiltere'ye geri döndü. Dönüşte hava daha da kötüydü; William H-4'ü kuru tutmaya çalıştı. Yükselen dalgalar sık sık geminin güvertelerini yüksekliği altmış santimetreyi bulan sular altında bırakıyordu; kaptan kamarasına da yüksekliği en az on beş santimetreye varan su girmişti. Deniz tutmasından muzdarip zavallı William burada Saat'i korumak için battaniyeye sarıyor, battaniye sırılsıklam olunca da vücut ısısıyla kurusun diye o battaniyeye sarınıp uyuyordu. Aldığı bu önlemler yüzünden yolculuğun sonunda William'ın ateşi yükseldi, fakat sonuç her şeye değecekti. 26 Mart'ta eve vardığında H-4 hâlâ işliyordu. Hem gidiş hem de dönüş yolculuklarında verdiği toplam hata iki dakikanın biraz altındaydı.
Sayfa 149 - TÜBİTAK Yayınları - Çeviri: Miyase GöktepeliKitabı okudu
Boylamın bilinmemesi nedeniyle, zaten uzun olan yolculuklar daha da uzuyor, denizde geçirilen gereğinden fazla zaman denizcileri korkunç bir hastalık olan iskorbute mahkum ediyordu. Açık denizde taze meyve ve sebzeden yoksun olan denizcilerde C vitamini eksik kalıyor ve sonuç olarak vücutlarının bağ dokusu zarar görüyordu. Herhangi bir yara almamış olsalar bile, kan damarlarından kan sızdığı için her yanları çürük içinde kalıyordu. Yaralandıklarındaysa, yaraları iyileşmiyordu. Bacakları şişiyor, kaslarındaki ve eklemlerindeki iç kanamalardan dolayı acı çekiyorlardı. Ayrıca, dişleri gevşekleştiği için dişetleri de kanıyordu. Nefes almakta zorlanıyor, kendilerini son derece halsiz düşüren zayıflığa karşı savaşıyorlar, en sonunda beyin çevresindeki kan damarları çatladığında ölüyorlardı.
Sayfa 19 - TÜBİTAK Yayınları - Çeviri: Miyase GöktepeliKitabı okudu
İster kum olarak aksın, ister iç içe geçmiş çarklarda dönsün, zaman geri dönmemecesine gözlerimizin önünden akar gider. Kum saatinin camı kırılsa da, karanlıkta güneş saatine gölge düşmese de, zemberek akreple yelkovan ölü gibi kıpırtısız kalana dek yavaşlamış olsa da, zaman yine akmaya devam eder. Bir saatten olsa olsa bu ilerleyişi belirtmesini bekleyebiliriz. Zaman, tıpkı kalp atışı ya da denizlerdeki gelgit gibi kendi hızını saptadığından, saatler aslında zamanı göstermez, sadece- o da ellerinden geliyorsa- zamanın temposuna ayak uydurur. Boylam, 4. Bölüm: Zamanı Şişeye Hapsetmek
Sayfa 45
John Harrison 24 Mart 1776'da, 1693'teki doğumundan tam seksen üç yıl sonra öldüğünde, saatçiler arasında şehit mertebesine yükseldi. Yıllar boyunca, ciddiyetle boylam sorununa zamanölçerle bir çözüm arayan dünyadaki tek kişi olarak bir kenarda, gerçekten yalnız başına çalıştı. Sonra birdenbire, Harrison'ın H-4'le kazandığı başarının ardından bir sürü saatçi, denizde zaman ölçümünü meslek edindi. Denizcilik ülkesinde bu iş hızla gelişen bir endüstriye dönüştü. Aslına bakılırsa, günümüz saatçilerinden bazıları Harrison'ın eserinin İngiltere'nin okyanuslardaki üstünlüğünü kolaylaştırdığını ve böylelikle (Britanya kronometrenin gücü sayesinde denizlere hâkim olduğundan) İngiliz İmparatorluğu'nun yaratılmasına yol açtığını öne sürüyor.
Sayfa 183 - TÜBİTAK Yayınları - Çeviri: Miyase GöktepeliKitabı okudu
Reklam
Kraliçe Anne'in hükümdarlığı sırasında, 8 Temmuz 1714'te yürürlüğe giren asıl Boylam Yasası, bu tavsiyeleri yerine getiriyordu. Birinci, ikinci ve üçüncü ödül miktarları şöyle sıralanıyordu: Boylamı, büyük bir dairenin yarım derecesi hassasiyetinde belirleyecek yönteme 20.000 sterlin; Derecenin üçte ikisi hassasiyetinde bir yönteme 15.000 sterlin; Bir derecelik hassasiyetteki yönteme 10.000 sterlin. Bir derecelik boylam, ekvatorda 60 deniz milini (110 kilometre) kapsadığından, bir derecenin çok küçük bir kısmı bile uzun bir mesafe demektir; dolayısıyla, geminin varış noktasına göre nerede olduğunu belirlemeye çalışırken de büyük bir hata payına karşılık gelir. Hükümetin, hedefi kilometrelerce şaşırabilecek "uygulanabilir ve kullanışlı" yöntemlere böylesi büyük para ödülleri vermeye hazır olması, denizciliğin içinde bulunduğu üzücü durum karşısında ulusun düştüğü umutsuzluğu dokunaklı bir şekilde ifade etmektedir.
Sayfa 70 - TÜBİTAK Yayınları - Çeviri: Miyase GöktepeliKitabı okudu