Çanakkale Savaşları'ndan Suriye Cephesi'ne giderken Mustafa Kemal ayağının tozuyla bir fırsat yaratıyor ve Fenerbahçe Kulübü'nün Kuşdili'ndeki lokaline uğruyordu. «Yıldırım Orduları Komutanlığına» atanan Mustafa Kemal'in, imparatorluğun o karmaşık döneminde, zaman ayırmayı düşünüp de Fenerbahçe'ye bir çay içmek üzere
İzmir'de kurulan ilk Türk Kulübü ise Karşıyaka idi. İzmir'deki bu ilk Türk Kulübü'nün kuruluş yeri gerçekten çok çarpıcıydı. Karşıyaka İzmir'de İttihat ve Terakki Fırkası'nın binasında dünyaya geliyordu. Partinin İzmir Merkezi, aynı zamanda Karşıyaka Kulübü'nün lokaliydi. Kısaca, Karşıyaka İttihat ve Terakki'nin bir takımı olarak doğuyordu. Nitekim, 1912 yılındaki bu doğum Yunanlılar'ın gözünden kaçmayacak, İzmir'i işgal ettiklerinde, faaliyetini yasakladıkları ilk kulüp ve derneklerin başında Karşıyaka gelecekti.
Düşman orduları başkomutanı General Harrington da bundan kırk yıl önce Fenerbahçe'yi kapatmıştı. Ancak, o zamanki suçlamalar bugünkü gibi iftira değil, gerçekti. İşgal Kuvvetleri Fenerbahçe'yi Kurtuluş Savaşı'na silah ve cephane sevkettiği için kapatmıştı. Ancak, Fenerbahçe'yi hiçbir baskı engelleyememiş, milli görevini sürdürmüştü.
Şimdi, siz İşgal Kuvvetleri'nin yaptığını kırk yıl sonra tekrarlamak niyetinde misiniz?
Kaldı ki, Fenerbahçe Ulu Atamızın ve ulusumuzun sevgisini kazanmış temiz, mert, milliyetçi bir halk kulübüdür.
1907'den bu yana Fenerbahçe'nin yaşamı çok serüvenli, çok olaylı. Politikanın sporu, özellikle de futbolu nasıl kendisine araç olarak kullandığının en çarpıcı örneği Türkiye'de Fenerbahçe.
Ünaydın bir anda 1928 yılının 10 Ağustos gecesine döndü. Fenerbahçe ile Galatasaray'ın 3-3 berabere biten karşılaşmasına...
Atatürk maçın 3-3 beraberlikle sonuçlandığını öğrenince, konuklarına dönüyor, salonda şöyle bir göz gezdiriyor, kimin hangi takımı tuttuğunu bilerek kendisini, Sabri Toprak'ı ve Vasıf Çınar'ı diğerlerinden ayırıyor:
«Ya!.. Maç demek 3-3 berabere sonuçlandı... Zaten, biz de burada 3-3 berabereyiz... Ben de Fenerbahçeli'yim».