Kitap bir çok şey hakkında bakış açısı ve fikir verebiliyor okuyuculara. O dönem hakkında fikirler edinirken, gereksiz arap özentiliği ile dilimize ne kadar zarar verdiklerini bir kez daha görüyoruz. Türkler her zaman, devletin adı ne olursa olsun, ahlakı yüksek olan bir millet oldular. Ama o dönemde büyük bir eksiklik vardı ki o da vatani ahlaktı. Hepimiz tarih boyunca ve günümüzde ne kadar fazla düşmanımız olduğunu biliriz. En büyük dayanağımız vatani ahlak olması gerek. Bu Osmanlının en büyük eksikliğiydi. Muhtemelen son eksiliği de bu oldu. Çünkü ne medeni ahlak ne de başka bir şey o imparatorluğu kurtarmayacaktı. Bu kitabın bize öğrettiği ve gösterdiği en iyi şey, kurtuluşun her daim Türkçülükte olduğu. Çöküş zamanı da öyleydi, şimdi de öyle.
Ayrıca Türkçülüğü sadece diğer ırkları küçümsemek olduğunu, o yüzden Türkçüleri aşağılayan hatta onlara bölücü gözüyle bakan ahmakların da bu kitaptan öğrenecek çok şeyi var demektir. Çünkü Türkçülük, bu kitabın da dediği gibi, sadece ülkenin gelişmesini, çağdaşlaşmasını ama töresinden, ahlakından ve dininden kopmamasını hedefler, uzaklaştığı Türklüğüne dönemin el verdiğince geri dönmesi gerektiğini söyler. Bundan masum ne var? Tüm ön yargılar bir kenara farklı milletleri özenmeyi bırakıp Türkçülüğü tanıyın, kurtuluş için umut olduğunuzun farkına varın, çünkü Ziya Gökalp'in de dediği gibi: "Ey, bugünün Türk genci! Bütün bu işlerin yapılması, yüzyıllardır seni bekliyor."