A. Onur Aktaş

A. Onur AktaşAynılığın Tekrarından Biricikliğin Büyüsüne yazarı
Yazar
Derleyen
Çevirmen
9.0/10
3 Kişi
7
Okunma
3
Beğeni
1.378
Görüntülenme

A. Onur Aktaş Sözleri ve Alıntıları

A. Onur Aktaş sözleri ve alıntılarını, A. Onur Aktaş kitap alıntılarını, A. Onur Aktaş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsanın mahremi için ısrar etmesi gerektiğine inanıyorum. (...) Mahremi olan insan kendisini etkilemeye çalışanlardan kolayca etkilenmez. Kendi süzgeci vardır. Önce kendi süzgecinden geçirir. Böyle bir insan dikbaşlı olmasa da eleştiri gücü olan ve kendisi de eleştirilmekten korkmayan insan olacaktır.
Önce efendiye baktılar ve onu şer/kötü olarak gördüler, sonra da kendilerine bakıp "öyleyse hayırlı ve iyi olan bizleriz" dediler. Düşman ilan ettikleri efendilerden nefret ettiler. Oysa efendi ahlakı bunun tam tersini yapmaktaydı. Efendi ahlakına sahip olan tepkisel olmadığı için önce kendisine baktı ve "iyi" dedi; ancak ondan sonra aciz olana bakıp "bayağı" dedi ve böylesi bir ahlaka sahip olanlar, köle ahlakının tam tersi şekilde düşmanlarından nefret etmediler, sadece gurur duyabilecekleri düşmanlar aradılar.
Reklam
Kölelere sunulan "tanrı", onlara tutsak kalmalarını öğütleyip ölüm gelene kadar aradan çekilecek kadar ilgisizdi.
"Sakin" demek aynı za­manda iskan olmuş demektir. Yani meskenini bulmuş olan. Yaşadığım an, yaşıyor oluşum benim meskenimdir. Sükunete ulaşmak eve ulaşmak demektir.
Wittgenstein, kavramsal anlayışın ötesine geçebilmek için "merdiveni fırlatmak"tan bahseder: Aklın merdiveniyle yeterince tırmandıktan sonra artık merdiveni tekmelemek gerekir.
Kendi ruhları çirkinse, güzellik çirkindir, duygusuzlarsa duygular tehlikelidir, neşesizlerse gülmek şerdir, mutsuzlarsa ve sevmeyi bilmiyorlarsa aşk ve mutluluk hayırsızdır.
Reklam
Bu senin hayatın mı; yoksa büyüklerinin, öğretmenlerinin, din adamlarının, politikacılarının, reklamcılarının, medyanın sana biçtiği rolü oynayan ruhsuz, kuru bir aktör müsün? Kendi düşüncelerini oluşturmaya, kendi hayatını yaşamaya çabaladın mı? Kimin hayatını yaşıyorsun?
Yazarak insan kendisine mahrem yaratır. Mahrem bir tür odadır. Meskendir. Mesken ve sü­kunet arasındaki bağ büyüleyicidir. Mesken, sükunet ile doludur. Gerçi sükunet "güzel" değil de "ürkütücü" bulunduğu için aranmaz. Gürültü tercih edilir. Oysa sesin/sözün/yazının kaynağı tam da bu meskendir. Bu meskenden çıkmayan her şey gürültüdür. Başka bir şekilde anlatmaya çalışırsak eğer, şöyle diyebiliriz: Sükuneti olanın sesi/sedası olur, sükuneti olmayanın ise sadece gürültüsü olur.
Oysa biat etmek, soru sormamak, eleştirmemek, el pençe divan bir şekilde boynu bükük durup "ben bilmem, büyüklerim bilir" lafını ağzına sakız etmek kültürü çürütür. Bu anlayış şekilcidir, ezbercidir, usludur ama tehlikelidir.
"Son insan" herkesin seri üretimmişçesine birbirine benzer olduğu yavan bir sürü ideali.
Reklam
Sorgula biat etme
Aslında talep ettikleri ne yazık ki biattır. Bunlar bana ne düşüneceğimi, nasıl yaşayacağımı söylemekte; unvanları, makamları, nüfuzları ile karşımda durmuş, nemrut, hiç gülmeyen, gergin suratları ile onların istediği gibi olmamı beklemekteler. Gülmüyorlar. İşaret parmaklarını kaldırıp kendilerinin ne kadar doğru, ne kadar haklı, ne kadar mükemmel olduklarını, buna karşın dünyadaki bütün kötülüklerin kaynağının "ötekiler" olduğunu bağıra bağıra ilan ediyorlar. Sakin değiller asla. Hep mağdurlar. Hep mazlumlar. Hep haklılar. Ciddiler, çünkü onlar için "ya bizdensin, ya tehditsin". Bu kadar basit. Bu da demektir ki onlara ya biat ediyorsundur ya da onlar için tehditsin. Ve bana diyorlar ki "tanrı, devlet, din, politika, akademi, hocalar, uzmanlar, ebeveynler ve artık ne kadar otorite varsa sen bunlara sadece bizim söylediğimiz gibi biat et, asla soru sorma ve kendine has bir düşüncen olmasın ."
İnsan ister, istediğini elde etmek için acı çeker, elde ederse tatmin olur, sonra can sıkıntısı başlar ve yeniden bir şeyler ister, tekrar acı çeker ve çember böylece dönmesine devam eder. Zira insan, hayatta asla tam anlamıyla tatmin bulamaz.
"Hayatın insana binbir korku sunmasının yanında, hayatın bireyler için sonlu olması ve tüm bunların insana verdiği kaygıyla başetmek, elbette kolay iş değildir fakat incinmekten kişi hayata karşı kabuk bağlamaya başlayabilir. Kabuk baglamaktan kasıt ise şudur: İncinmekten korkan kişi tutunduğu anlamlarla kendisini uyuşturabilir. İncinmeden yaşamak isteyen sevmek ve ilgi göstermek gibi pek çok olumlu duygudan da uzaklaşabilir "
Ahlakla ilgili kitap okuyum da en iyi ahlaklı ben olayım
Ahlaklı insan olmak, etik teorilerini ezbere bilmek, herhangi bir dine mensup olmak veya herhangi bir dinin kurallarını ezbere yerine getirmek demek değildir. Ahlak kitabı okuyup ahlaklı olunmadığı gibi, sanat teorisi okuyup da sanatçı olunmaz. Bilgi taze, diri ve nüfuz edebilen bilgi olmalıdır.
"Hayata tepkili olanlar,herkesi tek kalıba sokmaya çalışan ve bu daracık kalıplarına da 'iyi ve hayırlı olan ' diyenler, kendi hayata bakışlarını empoze ederler "
33 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.