İlk birkaç sayfada Doru'nun dramına üzüldüğümden bırakmak gelse de içimden, yüzleşmek istedim yine de Anadolu vefakar insanı kadar vefakar hayvanlarının çilesiyle..
ülkemizde hayvana verilen değer o yıllarda bile ortada çalıştır en verimli zamanında kullan hayvan yaşlanınca kurda yem etmek üzere dağlara ovalara sür gitsin hatta kışın gönder yazın git bul hayvanı kışa kadar çalıştır yada bir çoğunun yaptığı gibi silahla vur yazık!!!!!
"Etme bulma dünyası" özet bu. Aytmatov tadında, yazıldığı yılları şahane anlatan,ve o devre göre müthiş örüntü oluşturularak yazılmış;hüzünlendiren, çokça düşündüren, mutlaka okunması gerekenler kategorisinde, çok iyi bir kitap.
"Pirince giderken evdeki bulgurdan olma" sözü bu eserde tam yerine oturmuş.... Bence okunası kitaplardan olmuş, başlarken sonunu az çok tahmin ediyosunuz. Ama kurgu gelişme bölümü ile beraber kitap vermek istediği mesajı gayet ustalıkla kaleme almış....
Güçlü ve güçsüz atların olduğu bir ovada bir tepecik de hayata kalmaya çalışan atları anlatıyor orta anadolunun soğuk havasindan bahseden halk dilli,köylü dilli ve deyimlerle anlatan kitap.(23.Sayfadan sonra sarmaya basliyo kitap.)
Kitabın sonlarına doğru deyim yerindeyse ''içimin yağları eridi''. Bıyık altından kıs kıs güldüm. Hayvan emeğinin sömürülmesine oldum olası karşıyımdır. Bu sebeple kitap daha da ilgimi çekti. Aslında biz insanların ne kadar çıkarcı olduğunun temsili bir hikaye. Bu eseri okumadan önce yılkılığın ne olduğunu vb. gibi konular hakkında hiç bir fikrim yoktu. Okuyarak bunları da öğrenmiş oldum. Dil konusunda biraz zorlansam da, bir solukta okuyuverdim. Benim için musmutlu bir sonla da bitmiş oldu. Ayrıca romanın iç anadolunun hangi köyünde geçtiğini bilen veya bu yönde bir tahmini olan varsa beni bilgilendirir ise çok sevinirim.
Okurken nedense konsantrasyonumu sık sık kaybettim.Belki de daha güçlü ve sürükleyici bir anlatım bekliyordum.Sonunu merak etmediğimi fark ettiğimde kitabın son sayfasına gelmişim;onu da okudum ve bitti.Hepsi bu.