İnsanların çoğu beş altı duyguya karşı duyarlıdır, hayatları bu çerçevede geçer, bütün sıkıntıları gelir bunlara dayanır. Ellerinden aşk ile nefreti, haz ile acıyı, ümit ile korkuyu alın hiçbir şey hissetmezler artık.
aşk acısı bu işte ne diyim Manon öldü işte . Acı içinde kaldı sevgilisi .. o dönemde gğzel kızlar zincirlere vurularak A merikaya gemilerle götürülürdü . Yine öyle bşr on ikinkişilik kız grubunu gören şövelyemiz aşık oluyor Manon’a
18. yüzyıl Fransa'sında, soylu ve doğal olarak zengin bir ailenin oğlu, Manon Lesko adında güzel bir kıza aşık olur. Manon, zevk ve eğlence düşkünü ve dolayısıyla sevgilisini aldatmaya meyilli biridir.
Kitapta alışılmadık herhangi bir olay yok. Fransız, İngiliz ve Rus klasiklerinde bolca rastladığımız çarpık ilişkiler ve savurganlık kitap boyunca hakim olan genel tema. Ara sıra vaizce birkaç satır okudum ama alt metni yok. Çok yüzeysel dolayısıyla etkilemedi beni.
Dil ve anlatım olarak insanı büyüleyen, ilham veren, merak uyandıran herhangi bir şey yok. 'Şöyle yaptım, böyle ettim, şu oldu, bu bitti.' tarzında cümlelerden ibaret. Anlatımda kendini sevdirebilecek bir risk alımı yok. Tabii bu durum kötü değil ama doyurmuyor insanı. 5-1-2-3-4 tekniğiyle yazılmış. Ancak dönüp dolaşan bir kurgu var. Sık sık benzer olaylar yaşanıyor. Karakterler asla ders almıyor. Körü körüne aptal bir aşk resmedilmiş sadece. Aslında bu durum tek başına sorun değil ancak kitapta derinlik olmayınca çok sinir bozuyor. 'Manon da Manon, yetti be!' dedim bir yerden sonra.
Zaman kaybı demeye dilim varmıyor ancak tavsiye de etmiyorum.
1697 yılında Fransa'nın Hesdin kentinde doğan Abbe Prevost bütün ününü "Manon Lescaut" romanına borçludur. 18. yüzyılın duygusal eserlerinin klasik bir örneği olan Manon Lescaut, iyi biraileden gelen genç bir adamın bir fahişe uğruna yaşamını tüketmesini anlatır.Bu roman birçoklarınca günümüz romancılığının öncüsü olarak kabul edilir.
Manon LescautAbbe Prevost · Engin Yayıncılık · 200383 okunma