Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Abdülaziz Bey

Abdülaziz BeyOsmanlı Adet, Merasim ve Tabirleri yazarı
Yazar
9.5/10
3 Kişi
10
Okunma
1
Beğeni
515
Görüntülenme

Hakkında

7 Kasım 1850’de İstanbul’da doğdu. Babası Umûr-ı Mülkiyye Nâzırı Pertev Mehmed Said Paşa’nın oğlu Ahmed Celâleddin’dir. Ataları nakîbüleşraflık görevinde bulunan Abdülaziz Bey’in soyunun Hz. Ali’ye ulaştığı belirtilmektedir. Aile Hicaz’dan Antakya’ya, Trablusgarp’a, oradan Konya’ya ve Bahçesaray’a gitmiş, Kırım’ın 1783’te Ruslar tarafından işgali üzerine I. Abdülhamid’in davetiyle Seyyid Hamdullah Efendi zamanında Darıca civarında bir çiftlik satın alarak oraya yerleşmiştir. Abdülaziz Bey’in dedesi Pertev M. Said Paşa burada doğmuştur. Sıbyan mektebinden sonra özel hocalardan Arapça ve Fransızca öğrenen Abdülaziz Bey memuriyet hayatına 1868’de Bâbıâli’de Ahkâm-ı Adliyye Riyâseti Mektûbî Kalemi’nde başladı. Ardından Sadâret Mektûbî Kalemi’nde mülâzemete ve Mühimme Odası’nda hulefâlığa getirildi (Ekim 1869). 1871’de İntihâb-ı Me’mûrîn Komisyonu’nun tahrir heyetine, 1872’de Şûrâ-yı Devlet kalemine, 1876’da Meclis-i Meb‘ûsan’ın Dersaadet’ten mebus seçimi için teşkil edilen Devâir-i İntihâbiyye İkinci Daire Umûr-ı Tahrîriyyesi’ne mülâzemetle dahil oldu. Seçimlerden sonra yine Şûrâ-yı Devlet kalemine döndü. Bu arada yeniden kurulan Sicill-i Ahvâl Komisyonu Hey’et-i Tahrîriyye-i Muvakkatesi’nde çalıştı. Kısa süren istifasının ardından Evkāf-ı Hümâyun Nezâreti’nin imamlık, hatiplik ve müezzinlik gibi vazifeleri düzenleyen Cihat İdaresi’ne geçti (14 Mayıs 1880) ve Ma‘rûzât-ı Mühimme Kitâbeti’nde yaklaşık yirmi yıl görev yaptı. 1898’de bu memuriyet uhdesinde kalmak üzere Evkaf İdare Meclisi âzası, Meşrutiyet’in ardından meclis reisi (17 Ağustos 1908) oldu. 14 Eylül 1909 ıslahatında aynı nezârette müfettişlik vazifesine nakledildi. Dersaadet’in su yolları ve bentlerinin tamiratı için kurulan komisyonun başkanı iken verilen açıklar yüzünden görevinden uzaklaştırıldıysa da (13 Kasım 1909) açıkların onun memuriyetinden önceki döneme ait olduğu ortaya çıkınca memuriyetine döndü (19 Mart 1910). 14 Mart 1910’da Şerif Ali Haydar Paşa’nın nezâretinde Edirne, Selânik, Kosova ve Manastır vilâyetleri Evkaf müfettişliğine tayin edildi. İbnülemin Mahmud Kemal, çocukluğundan beri İstanbul’da yaşayan Abdülaziz Bey’in yaşlılığına rağmen çeşitli vilâyetlere memuriyetle gönderilmesi yanında yaşadığı geçim darlığı, üzüntü ve ıstırap yüzünden damar sertliği ve mesâne illetine yakalandığını ifade eder. Müfettişliğin lağvı üzerine İstanbul’a geldi. Son vazifeleri İstanbul Vilâyeti Tahrîr-i Müsakkafât Komisyonu ve Maliye Nezâreti Arâzî-i Mevkūfe Komisyonu başkanlığıdır. Emekliye ayrıldıktan bir süre sonra 31 Aralık 1918 tarihinde vefat etti, Üsküdar’da Selimiye Dergâhı hazîresinde bulunan babasının kabrine defnedildi. Abdülaziz Bey padişahlardan Abdülmecid, Abdülaziz, V. Murad, II. Abdülhamid ve V. Mehmed Reşad dönemlerini görmüştür. Abdülaziz Bey’in oğlu Nurullah Pertev (ö. 1956) ilim ve irfan sahibi, aynı zamanda bibliyograf olup Kitâbü’l-Kütüb adıyla çok geniş bir eser hazırlamışsa da basılamamıştır. Damadı Ahmed Ârifî Bey (ö. 1908) bürokrat, yazar, hattat ve müzisyendir. Rik‘a hattında mahir olup kayınpederinden ta‘lik meşketmiştir. Hat örneklerinden ikisi torunu Ahmet Nur Bey tarafından Ankara Etimesgut Camii’ne hediye edilmiştir. İbnülemin Mahmud Kemal, Abdülaziz Bey’i “Hitabette son derece maharetli ve söze âşık idi. Bir mecliste bilâfâsıla saatlerce söz söyler, söylemekten lezzet alır, dinleyenler de zevk alırdı; fakat kendisinin başkalarını dinlemeye tahammülü yoktu, mütâlaat ve muhâkemâtı, tavır ve hatta kıyafeti kendine mahsus idi, hal ve kāli ile nevi şahsına münhasır olanlardan sayılabilirdi. Vefakâr, dilnevâz, hayırhah idi, elinden ve dilinden geleni esirgemezdi” sözleriyle anlatır. Ayrıca ta‘lik yazıda usta olan Abdülaziz Bey’in sağ elinin baş parmağında bir ârıza sebebiyle kuvvet kalmadığından istediği gibi yazamadığını belirtmiştir. Pakalın da Osmanlı tarihinin muhtelif sahalarında emsalsiz mâlûmata sahip, faziletli bir zat olduğunu kaydeder. Eserleri. Abdülaziz Bey eserlerinin büyük çoğunluğunu sağlığında bastıramadığından bu yönüyle tanınmamıştır. Şiirlerini ihtiva eden büyük bir mecmua, mektuplarını içeren defter, manzum ve mensur letâif, eslâf ve muasırlarının bazı seçilmiş beyitlerini kapsayan mecmua ile “Ulûhiyyet”, “Nübüvvet”, “Rûhullah” gibi unvanlarla basılıp sokaklarda dağıtılan hutbeler hakkında reddiye mahiyetinde yazdığı Hutbelere Hitap ve Cümel-i Hikemiyye-i Azîziyye ve Mücerrebât-ı Muâlecât isimli risâleleri de basılamamış, Diyânet-i Muhammediyye adlı kitabı yarım kalmıştır. Eserlerinden sadece Hz. Hüseyin hakkındaki mersiyesi sağlığında yayımlanabilmiştir. Abdülaziz Bey, kendi el yazısıyla on dört defter halinde yazdığı, “Âdât ve Merâsim-i Kadîme”, “Ta‘bîrât ve Muâmelât-ı Kavmiyye-i Osmâniyye” adlarını verdiği notlarını kendi bastıramamış, ölümünden sonra Kâzım Arısan ve Duygu Arısan Günay tarafından yayımlanmıştır (bk. bibl.). Eserde doğum, eğitim, evlenme, dinî günler, bayramlar ve hac törenleri gibi gündelik hayata ait âdet ve merasimler tanıtılmış; giyim kuşam, sağlık, spor, oyun, eğlence, mûsiki, seyirlik oyunlar, ticaret ve sanat erbabı, çeşitli meslek grupları, İstanbul’un semtleri ve evleri, binek ve yük hayvanları, arabalar ve kayıklar hakkında bilgi verilmiş, dil ve edebiyata dair bazı terim, bilmece ve atasözlerine de yer verilmiştir.
Unvan:
Yazar, Devlet Adamı
Doğum:
İstanbul, 7 Kasım 1850
Ölüm:
İstanbul, 31 Aralık 1918

Okurlar

1 okur beğendi.
10 okur okudu.
2 okur okuyor.
22 okur okuyacak.
1 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Alafrangalığın ulusal yaşamın gereksinimlerine, ahlak ve toplum kurallarımıza uygulanma derecesini saptayacak kadar deneyim ve bilgiden henüz yoksun olanların gösterdikleri sırf taklit etme arzusu, bunun her geçen gün ülkemizde yayılmasına ve yerleşmesine hizmet etmektedir.
Reklam
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
612 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Kitap iki cilt olarak basılmış.. Elimdeki nüsha 1995 baskısı. Henüz Birinci cildi okudum. İkinciye de başladım.. Okurken Osmanlı kültürü ile ilgili bu kitapta anlatılanların yaşandığı o dönemlerde yaşamayı çok arzu ettim. Onlar bir medeniyeti yaşamışlar.. Bizse kültürden, nezaketten uzak, kuru bir cehaleti yaşıyoruz.. Anladığım şu ki maalesef günümüze o muhteşem medeniyetin kırıntıları bile ulaşmamış.. Heyhat!! Daha dün denecek kadar yakın geçmişimizde bu kadar muhteşem bir kültür ve irfan birikimi, insanlık, müslümanlık, nezaket, edep, ahlak, dürüstlük, yardımseverlik, … hiçbir zorlama olmaksızın sanki su içer gibi yaşanmış.. Bugünse bunlardan ne kadar uzaktayız.. Anadolu kültür ve irfanı, Osmanlı medeniyeti adeta buldozerlerle kürenmiş, yerle yeksan edilmiş, yok edilmiş.. heyhat heyhat!!
Osmanlı Adet, Merasim ve Tabirleri
Osmanlı Adet, Merasim ve TabirleriAbdülaziz Bey · Tarih Vakfı Yurt Yayınları · 200011 okunma