Abdulkadir Bin Abdulaziz

Tağut ve Destekçileri author
Author
9.0/10
9 People
33
Reads
4
Likes
3,227
Views

Featured Abdulkadir Bin Abdulaziz Posts

You can find Featured Abdulkadir Bin Abdulaziz books, featured Abdulkadir Bin Abdulaziz quotes and quotes, featured Abdulkadir Bin Abdulaziz authors, featured Abdulkadir Bin Abdulaziz reviews and reviews on 1000Kitap.
Hüccet ikame edilmedikçe kişinin kafir olarak isimlendirilemeyeceğinin bir başka delili de İbn-i Teymiye’nin şu sözünde bahsettiği sahabe icmasıdır: “Hüccet kendisine ulaştıktan sonra, dört farzdan (namaz, zekat, oruç, hac) birisini inkar eden kimse kafirdir. Aynı şekilde, kötülük yapmak, zulüm, yalan söyleme, içki içme gibi haram oluşu mütevatir olarak apaçık bir şekilde bilinen şeylerden herhangi birisinin haramlığını inkar eden kişi de kafirdir. Ancak, İslam’a yeni girmiş birisi veya İslam Şeriatı’nın ulaşmamış olduğu uzak bir yerde yetişen kimse, yahut yanılarak, iman edip salih amel işleyenlerin içkinin haram oluşundan istisna tutulduklarını söyleyen kimse gibi, kendilerine hüccet ulaşmamış olan kimselere gelince, bu gibi kimselere hüccet ikame edilerek istitabe uygulanır. Nitekim Ömer (r.a) bu şekilde hataya düşen kimselere istitabe uygulamıştı. Bu gibi kimseler eğer ısrar ederlerse o zaman kafir olurlar. Bundan önce kafir olduklarına hükmedilmez. Sahabe, Kudame İbn-i Maz’un’un, te’vilinde hataya düştüğü konuda, onun ve arkadaşlarının küfrüne hükmetmemişlerdir.”
Mecmuu’l-Fetâvâ, 7/609-610Kitabı okudu
Yoksa insanlar, “iman ettik” dedikten sonra, imtihana tabi tutulmadan bırakılacaklarını mı sandılar? (29/Ankebût, 2)
Reklam
Beşerî kanunlarla yönetilen ülkelerde şer’î hakim yoktur. Beşerî kanunlar riddeti bir suç olarak görmez ve mürtedi cezalandırmaz. Bundan dolayı da bu konuda söylenecek şeylerin ancak Müslümanların şahsi ilişkilerinde bir faydası olabilir. Şahsî ilişkilerde dikkat edilecek konulardan bazıları: Namazda imamlık, nikah, talak, kişi veya mal üzerine velayet, miras, kurban kesme, şahitlikler ve bunun gibi kişinin dininin bilinmesinin etkili olduğu konulardır. Allahu Teala en doğrusunu bilir.
Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurur: “Müslüman kafire, kafir de Müslümana varis olamaz.” Kişi için ancak iki din vardır: İslam ya da küfür, yahut iman ya da küfür. Kim Müslüman değil ise kafirdir.
Müttefekun Aleyhi - Bkz: İbn-i Hazm, el-Faslu fi’l-Milel ve’l-Ehvau ve’n-Nihal, 3/276-285Kitabı okudu
Nebi (s.a.v) kendisinden alınıp tebliğ edilmesini emrederek şöyle demiştir: “Bir ayet dahi olsa, benden alıp tebliğ ediniz.” Diğer bir hadiste de şöyle geçer: “Burada bulunan, bulunmayana tebliğ etsin.” Tebliğ işi, farz-ı kifaye olan yükümlülüklerden birisidir; bazı yerlerde bu farz-ı ayn olabilir.
Buhari - Muttefekun AleyhiKitabı okudu
Kendisine hüccet ulaşan herkese, bunu anlamasa dahi hüccet ikame edilmiş sayılır. Bu görüşte olanlardan birisi de Şeyh Muhammed İbn-i Abdulvehhab’dır. Kendisi şöyle der: “Allah’ın açık ve kesin bir şekilde bildirdiği dinin temellerine gelince; hiç şüphesiz Allah’ın hücceti Kur’an’dır. Kime Kur’an ulaşmışsa, ona hüccet ulaşmış demektir.
Reklam
Cehenneme ancak kendisine bir rasulun daveti ulaşan kimse girecektir. Ancak bu rasulun Muhammed (s.a.v) olması şart değildir. Rasulullah’ın gönderilmesinden önce öldükleri için Arap müşriklerine risalet hüccetinin ulaşmadığının söylenmesi doğru bir söz değildir. Çünkü İbrahim’in (a.s) dini ile onlara risalet hücceti ikame edilmişti. Bu dinde bazı tahrifler yapılmış olsa da, onlar arasında Tevhid’i bilen ve onlara bunun delilini gösteren kimseler vardı. Bu şekilde Tevhid’i bilenlerden birisi de Kureyş kafirlerine şu şekilde seslenen Zeyd İbn-i Amr idi: “Ey Kureyş topluluğu! Benden başka sizin aranızda İbrahim’in dini üzere olan yok.”
Demokratik sistem, beşeri bir sistemdir. Ebu'l-Ala el-Mevdudi’nin adlandırdığı gibi, halkın halkla yönetimi veya kitlelerin hâkimiyeti demektir. Mevdudi şöyle der: “Demokrasi insanın ilahlaştırılmasıdır, kitlelerin egemenliğidir. Demokraside yasama halkındır. Parlamentoda milletvekillerinin çoğunluğu ile temsil edilir. Parlamentonun yaptığı kanunlar, bütün halk için bağlayıcıdır. Bu nedenle demokrasi, Allah'a ortak koşmak ve açık bir küfürdür. Çünkü Allah'ın yasama hakkını elinden alıyor ve insanlara veriyor. Hâlbuki Allah (Subhanehu ve Tealâ) "Hüküm ancak Allah'ındır, O size ancak kendisine ibadet etmenizi emretti" (12 Yusuf/40) buyurur. Parlamento kararlarının Allah (Subhanehu ve Tealâ)'nın adı ile değil, halkın adıyla çıkmış olmasi, demokrasinin küfrünü göstermeye yeterlidir. Onlar halkı Allah (Subhanehu ve Tealâ) yerine koymuşlardır. Bu nedenle demokrasi, Allah'tan başka insanları ilahlaştırmanın şekillerindendir. Allah (Subhanehu ve Tealâ) “Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi rabler edinmesin” (3 Al-i İmran/64) buyruğu ile onu haram kılmıştır.” Mevdudi, el-İslam ve'l-Medeniyyetu'l-Hadise, 33
Sayfa 180 - Umde KitapKitabı okuyor
Zahire göre uygulananan dünyevî hükümlerde, küfre düşürücü bir söz söylediği ya da bir fiil işlediği şer’î yollarla sabit olan bir şahıs hakkında, tekfir hükmünün şartları yerine gelip, engeller ortadan kalktığında kafir olduğu hükmü verilir. Hükmü, buna ehil olan bir kimse verir.
İbnu’l-Kayyım (r.h) şöyle demiştir:
“İslam’dan başka herhangi bir dine mensup olan bir kimsenin kafir olduğuna inanılması vaciptir. Allahu Teala, Rasul ile hüccetini ikame etmeden önce (dinin ulaşmasından önce) kimseye azap etmez. Bu, genel olarak böyledir. Fertler hakkındaki hükümleri belirlemek ise Allah’a aittir. Dünyevi hükümlere gelince, bunlar zahire göre verilir. Kafirlerin çocukları ve deli olanları dünyevi hükümlere göre kafirdirler. Onların hükümleri velayeti altında bulundukları kimselerin hükmü gibidir.”
Tarîku’l-Hicreteyn, 413Kitabı okudu
56 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.