1967'de Ankara'da doğdu. Ankara'da okudu. 1989 yılında Kara Harp Okulu'ndan mezun olduğunda, bölücü terörün ve diğer bölücülüklerin ne anlama geldiği pek çokları tarafından anlaşılamamıştı. Birinci tercihten 'Piyade', özel kura çekerek 'Komando', sonra da Özel Kuvvetler'de Tim Komutanı oldu. İlk kıt'ası Bolu Komando Tugayı'na ayak basar basmaz Güneydoğu'ya; Güneydoğu'ya vardığı ilk gece de ilk operasyonuna çıktı... Görev yaptığı Bolu Komando Tugayı'nın, Özel Kuvvetler'in ve Kayseri Hava İndirme Tugayı'nın kışlalarını hemen hiç görmedi. Bestler, Gabar, Cudi, Kuzey Irak... Menteş, Azerbaycan, Deve Geçidi... Dicle, Ergani, Baykan... Siirt, Şırnak, Diyarbakır... Ve adı sayılamayan daha nice kırsal, meskûn mahal ve dağlarda geçen 6 yılın ardından, artık dağlardan inerken, aldığı kurşun yaralarıyla belinde oluşan bir nişan, komutanlığını yaptığı birliklerden de 25 gazisi ve 11 şehidi vardı.
Çok ilginç bir şey daha var: Tam şehit olduğunda kolundaki saatin analog kısmı durmuş. Dijital olan kısmı ise çalışmaya devam etmiş. Elbet bilinemez, ama insanın aklına şu geliyor. 'Analog saatin temsil ettiği' dünyaya ait olan zaman artık onun için dururken, 'sonsuzluğu temsil eden' dijital saat gerçek yaşamın devamlılığına işaret edercesine çalışmaya devam etmiş.
Kolundaki saate baktığımızda durmuş saat dokuzu yirmi beş geçiyordu ve İdris tam bu anlarda şehit oldu.
Bir de telefonuna gelen bir mesaj vardı.
Sanırım gönlündeki kızdandı.
"Hadi ölmedim de, birtanem!"
PÖH İdris'in hiç bitmeyecek öyküsü bu kadardı.
Minicikti Yağız Pars bebek.
Babasının gözleri, bakışları, çehresi vardı onda da.
Mahsundu, mazlumdu ve masumdu.
Ve o komutanın dudaklarından bir sözün döküldüğü duyuldu:
"Bu çocuk bize emanet!"
Bugün 22 gün 22 gece sürecek, Türk tarihinin en önemli savaşlarından olan, savaşın muzaffer komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından “En büyük ve en kanlı savaş (varlık-yokluk-kıyamet savaşı) Melheme-i Kübra olarak tanımlanan SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİNİN BAŞLANGIÇ günü.
Geride Cizre, İleride Şırnak, solda Gabar, sağda Cudi. Doğrusu "sağlam" yerdeydik. Yıllardır adını silah sesleri ve akan kanla duyurmuş yerlerin tam ortasındaydık.
Ağar, hendeklerde meskun-mahal çatışmalarına giren, adına çözüm denilse de çözülme anlaşılınca dağlardaki haine karşı başlatılan baskınlara katılan ve son olarak Fırat Kalkanı harekatına katılan komutanların/pöhlerin yaşadıklarını onların anlatımlarını kitaplaştırarak tarihe not ediyor
Abdullah Ağar, kitabın adı şehit olan Özgür Çevik Yüzbaşı'dan geliyor ya, aslında vatanın ve milletin özgürlüğü için şehit olan ve böylece ''mutlak özgürlüğe'' kavuşan tüm Mehmetçiklerimizi anlatıyor diyor.
Ağar, hendeklerde meskun-mahal çatışmalarına giren, adına çözüm denilse de çözülme anlaşılınca dağlardaki haine karşı başlatılan baskınlara katılan ve son olarak Fırat Kalkanı harekatına katılan komutanların/pöhlerin yaşadıklarını onların anlatımlarını kitaplaştırarak tarihe not ediyor
"Filmlerde kahramanlar hiç ölmez... bilirdik de! Gerçek savaşlarda hep kahramanlar ölür. "
Gözyaşlarım durmaz akar, Allah tüm askerlerimizden, polislerimizden razı olsun. Okuyun, okutun!