Vallahi 70 Bedirliye yetiştim, çoğu kez giydikleri sof(yün kumaş) idi. Eğer siz onları görseydiniz deli sanırdınız. Onlar da sizin iyilerinizi görselerdi 'Bunların ahirette bir nasibi yok.' derlerdi.
-Hasan el-basrî
Tekfir hususundaki yanılgı ve hastalık biraz incelendiğinde, dünkü haricilerin bağnaz ve cahilane yaklaşımlarının, bugünkü ümmetin arasına din olarak girmiş olduğu görülecektir. 
Elbette kafir, küfrü ile aşikardır. Ama bizim görevimiz, kafir olanları tespit etme memurluğu mudur? Yoksa kafir olanları, sapkın olanları, yanlışta diretenleri Hak adına düzeltmeye çabalamak mıdır?
Allah Resulü aleyhisselam; “siz kafir oldunuz” demek yerine, “sizde cahiliyyeye ait” ya da “küfür amellerinden olan ameller görmekteyim” gibi yumuşak ifadeler kullanmaktaydı. 
Neden onu tekfir etmek yerine Allah Sübhanehu ve Tealanın:
“Öğüt ver, çünkü öğüt inananlara fayda verir.” ayetini şiar edinerek ona öğüt vermiyoruz? Yani neden, imandan uzak, bizimle dinimizi hiç paylaşmayan, kimi zaman kardeşimize, kimi zaman arkadaşımıza, kimi zaman akrabalarımıza duyduğumuz şefkati ve merhameti, başta fikirsel farklılıktaki, dinsel bağımızın olduğu kardeşimize göstermeyi çok görüyoruz?
İkinci bir husus; neden biz, Allah Sübhanehu ve Tealanın bize çok görmediğim merhameti, bir çok şeyden habersiz, belki de güzel bir uslupla haberdar edildiğinde, koşarak davetimize gelecek olan insanlığa çok görüyoruz? 
*Bu dini kolaylaştırmayın, sadece kolaylıklarını sunun yeter.
*Bu dini güzelleştirmeyin, güzelliklerini sunun yeter.
*Bu dinin çirkinlikleri yok, sadece çirkinleştirmeyin yeter. 
Tekfir İslami bir kavram ve hüküm olması hasebiyle ehil olan kimselerin ihmal etmemesi gereken bir husus iken ehil olmayanların ise şiddetle uzak durması gereken özel bir meseledir. 
Tarih boyunca İslam’ın iç ve dış olmak üzere iki türlü düşmanları her daim olagelmiştir. Dış düşmanlardan gelenler açık ve malumdur. İç ile ilgili gelen saldırıların, darbelerin, oyun ve desiselerin belki de en belirgini, en yıkıcı olanı ise tekfir meselesidir.