Abdulvahhab el-Efendi

Nasıl Bir Devlet yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
5
Okunma
0
Beğeni
559
Görüntülenme

Öne Çıkan Abdulvahhab el-Efendi Gönderileri

Öne Çıkan Abdulvahhab el-Efendi kitaplarını, öne çıkan Abdulvahhab el-Efendi sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Abdulvahhab el-Efendi yazarlarını, öne çıkan Abdulvahhab el-Efendi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Mevdudi, Müslüman milliyetçilerin, Müslümanları İslami devlete götürebilecek milliyetçi bir temel üzerine kurulu devlet iddialarını reddettikten sonra, İslam devletinin Hilafet ilkesine dayalı ortak bir ibadet eylemi olduğunu ileri sürdü."
   "Her şeyden önce, mükemmel bir uluslararası sistem olarak İslam, en başından dünya siyaseti ile ilgilidir. İslam, bütün halkların eşitliğine dayalı uluslararası bir misyon iddiasındaki ilk inanç sistemidir. Asur'dan Roma'ya kadar antik imparatorluklar da dünyayı yönetme arzularını ya da hayallerini açığa vurmuşlardı ama onların fikirleri başka halkların özel bir millete ya da ferde boyun eğmelerine dayanıyordu. Ancak İslam, daha önce görülmemiş bir açıklıkla ortaya koyduğu; hukukun önünde eşitlik ilkesine dayalı, tek bir siyasi otoritenin altında bir dünya birliği fikrini getirmiştir. İslam tarihi, bu idealle yoğrulmuş ve bu ideali bir gerçeğe dönüştürmüştür."
Reklam
  "Müslümanlar yüzyıllardır süren uyuşukluktan uyandıklarında, kendilerini bu ulus devletler içerisinde buldular. İlelebet bu ilginç yaratıklara (diktatörler) hizmet ve Allah'ın yerine onlara ibadet etmeye mahkum edildiler. Benim ülkem doğru ya da yanlış, benim ulusum 'uber alles' idi günün sloganı. Büyük olan, haşa artık Allah değil ülkeydi ve onun uğrunda öldürmeli ve öldürülmeliydi." 
"İslam Devleti arayışı, önce özgürlük arayışı ile başlamalıdır. Düşünce, eylem, günah işleme, tevbe etme ve son olarak kişinin kendisini ve huzurunu Allah'a itaatte bulması özgürlüğü. Ancak o zaman gerçek İslam toplumu ve onun ürünü olan gerçek İslam Devleti ortaya çıkabilir."
Sayfa 111Kitabı okudu
"İhvanı Müslim'e göre başlıca amaç; ruhu uyandırmak ve kalpleri harekete geçirmekti. Bütün reformlar bu amacı izleyecekti. İslami aileyi ve toplumu kuracak Müslüman fertler yetiştirilmeliydi. İslam devleti, bu reform programının bir meyvesi olmalıydı, başlangıç noktası değil."
  "2. Dünya Savaşı'ndan sonra bağımsızlıklarını elde etmeye başlayan İslam dünyası, bunu ancak şartlı olarak ve mevcut uluslararası düzenin sınırlamaları dahilinde başarabiliyordu. Her Müslüman devlet, oluşumunda pay sahibi olmadığı ve uyum sağlamak durumunda olduğu bir ortama doğuyordu. Her yeni ülke, Birleşmiş Milletler'e katılmak ve yönetmeliğini imzalamak durumundaydı. Uluslararası para kuruluşlarına üye olmak, uluslararası hukuk ve düzenlemeleri kabul etmek ve uluslararası düzeni yönlendiren değerlere bağlı olmak zorundaydı. Yöneticilerin de büyük güçlerin, Avrupalı ve batılı güçlerin hakimiyetini tanımaya eğilimli olması şaşırtıcı değildi."
Reklam
22 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.