Adem Özköse'nin Doğu Türkistan konulu söyleşisine katıldım, beni çok etkileyen bir kaç cümlesini paylaşmak istiyorum;
-Alfabelerine sahip çıkan toplumlar, geçmişlerine tarihlerine de sahip çıkarlar. Alfabe hafıza demektir, Doğu Türkistan'ın kendine özel alfabesi vardır, ve sahip çıkmışlardır. O nedenledir ki bunca 80 yıldır çin'in asimile çalışmaları istedikleri gibi sonuç bulmamıştır.
Artık bu cümlelerden kendimize ne pay çıkarırsak.
Hızlı giden atlıları “o kadar hızlı gidiyorsunuz ki ruhlarınız geride kaldı” diye uyaran kızıl dereli bugünleri görseydi belki de “amacı o kadar geride bıraktınız ki araç aldı başını gitti” diyecekti.
Kaynak: İletişim Çağı’nın yalnız insanları -
Rotamız Alem-i İslam isimli kitabından alınarak tüm okurların yararlanabilmesi için paylaşılmıştır.]
> İbn Battuta Seyahatnamesi, Ebu Abdullah Muhammed İbn Battuta Tanci
> Endülüs'ten Kutsal Topraklara,
D. Laing’in “Yaşantının Politikası” isimli kitabında ifade ettiği gibi: “Bir zaman gelecek insanlar büyük bir kıtlık yaşayacaklar. Bu kıtlık ne yiyecek ne de içecek kıtlığı olacaktır. Bu kıtlık Tanrı’nın sözlerini duyamama kıtlığıdır.”
Kaynak: İletişim Çağı’nın yalnız insanları -
Güzel bir şeyle karşılaştığımızda ondan ilham almak, kalbimizi o güzellikle doldurmak yerine onu nasıl fotoğraflaştırıp paylaşabilirim duygusunu yaşıyoruz. Poz vermek gerçeğin önüne geçerken geçmişte dünyayı, tabiatı aracısız görebilen insan artık hep bir ekrana, aracıya ihtiyaç duyuyor.
Kaynak: İletişim Çağı’nın yalnız insanları - 🌿
İnsanların çoğu başkaları "ne der?" diye yaşar. Bu kaygılarla dolu, korkakça bir yaşamdır. Çok az insan ise kendi doğruları için yaşarlar. Bu insanlar eğer bir şeyin doğru olduğunu düşünüyorlarsa tüm dünya üzerlerine de gelse umurlarında olmaz. Çünkü onlar artık özgür olmanın, kendi doğrularıyla hareket etmenin tadını almışlardır.
Zindan, Allah'ın kelamıyla aydınlanan günleri karartmaya güç yetirebilir mi hiç?
Hiç tutsak edilebilir mi sonsuzluğa kanat açan yürekler? Öylesine güzel bekleyişler varken, umutlar yitirilir mi hiç?
Hayat aslında üzerinde düşünülüp anlamı keşfedildikçe değerlenir. Çünkü anlam varlığın ruhudur ve anlamsız bir insan ıssızlaşırken anlamın terk ettiği bir dünya da çöle döner
Kaynak: İletişim Çağı’nın yalnız insanları -
İhtiyaç duyduğumuz veya ihtiyaç sandığımız birçok şey aslında ihtiraslarımızdan oluşuyor. İnsan bir taraftan kendi elleriyle ürettiği teknolojik araçlar, özellikle de akıllı telefonlar aracılığıyla bir bağımlı haline gelirken tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar özel hayatlarımız rahat bir şekilde takip edilebiliyor. Hem de bu denli kişisel özgürlük ve haklardan bahsedildiği bir dönemde…
Kaynak: İletişim Çağı’nın yalnız insanları -