biraz yürürseniz oturmayı özlersiniz
akarsanız durulmayı
hep yapmadığınız şeyi özlersiniz
yollardan önce tarlaları şehirden önce kalabalığı
bir saksı koyarsınız güneşin önüne
bahçeleri özlersiniz
yaşarken ölmeyi savaştayken barışı
severken öldürmeyi
ağzını dağın kalbi gibi açan
kibrit çöplerinden parlayan hayat
içimizi kurutan her şey geride kaldı
içimizi kurutan ateşlere ne kaldı
ömür dediğin nedir ki
birçok kimsede uyudun uyanamadın kaldı
çalı çırpı içinde vınlayan zaman kaldı
bir gün döneceğim şu köşeden
şu büfenin sahibinden şu yaşlı tabureden
güneşli günler gördüm bahçede
süpürdüm sokaklarını evinin bu yüzden
kapalı havaları saydım tek tek
geçtin alnının yüksek ateşinden
bir daha çıkma sevgili karşıma
uçsuz bucaksız bahçelerine
o anlaşılmaz bakışlarınla
devamlı sükut ettir haykırışları
bir kere de bana emanet et
terk ettiğin yanlışları