Arnavutça bir deyim vardır "Unë jam Shqiptar, ama per zotin un jam Turçeli!" Bunun manası "Ben Arnavutum ama Allah'a yemin olsun ki Türküm."dür. Bu cümlenin bana hatırlattığı sayısız isim var mesela
"Ve...
İsmini anmadan 23 Nisan kutlaması yaparak Atatürk ile savaşa devam edenlerin bu gayreti, bir kümes hayvanının uçma çabası kadar trajikomiktir..."
O bir fedaiydi ki barut öksürürdü hep,
sakal tıraşı maviydi, kırmızı bıyıkları biber
kim kalmıştı müdafaa-i hukuk cemiyeti'nden
sırtında yeleği, şalvarı ayağında, sol başında duvarda asılı Gâlip Ağabeyimizden yâdigâr kasket,
astragan kalpak başında,
bazen değil hep 'ittihatçı', celâdetiyle hep Enver, zekâsıyla hep Talât,
öfkeli kaşları salkım saçak, bıyıkları hep mahzun
hani felaket tütün içerdi, cebinde tüm levislerinden sıyrılmış hep tertemiz kelimeler,
belinde Söğüt yaprağı bıçak, tenezzülsüzdü hep millet meclisi'nde meb'usluğa
ama hep kuvvada asker
Mustafa Çalık'tı o...
Hangisi daha zor?
Kuyudaki Yusuf olmak mı?
Yusuf'u bekleyen Züleyha olmak mı?
Yusuf'un kuyuya düşmesine sebep olmak mı?
Ülke yangın yeriyken oturup "zuhurata" bırakmak mı?
Seksen devrini kaleme alan okuduğum en güzel kitaplardan biri oldu. Ülkeyi kocaman bir kuyuya, gençlerimizi Yusuf'a, kardeş kanı dökenleri de yılana benzetirsek kitabın mesajını vermiş oluruz sanırım!
İkinci cildini okumak için sabırsızlanıyorum.
İyi okumalar...
Bizimkisi Bir Ocak Hikayesi, Yeniçağ yazarı Adnan İslamoğulları’nın uzun bir süreçte Bizim Ocak dergisi ve Gündüz ile Yeniçağ gibi gazetelerde yayımlanmış yazılarının derlenmesinden oluşan bir eser. Ocak’tan ülkücü olan İslamoğulları, ocaklı olmanın hikâyesini de anlatırken MHP ve ülkücü hareket üzerine çok ciddi özeleştiriler de yapıyor. Sıkı bir kitapsever olduğu aşikar olan yazarın bu eserini ülkücü arkadaşların okumasını arzu ederim. Özellikle Sezen Aksu şarkıları üzerinden ülkücü hareketi anlattığı yazı birkaç adım öndeydi.
Kuyu, beş-altı günlük bir okuma serüveninden sonra bitti. 460 sayfa, bu nedenle biraz vaktimi aldı. Doğrusu, beni arafta bırakan bir eser oldu. Edebi açıdan ortanın üstü, anlattığı hikaye bakımından yer yer gerçek dışı bulsam da, kendini okutabilen bir romandı. 12 Eylül öncesinde devrimcilerin arasına girmiş bir Ülkücünün hikayesi idi. 1979 ve 80 yılları ağırlıklı olarak işleniyordu. Gerçek olay ve kişilerin yanında kurmacalar da vardı. İyi bir romandı ancak türünün başka örnekleriyle kıyasladığımda üst düzeydi diyemem. Örneğin bir, Bir Gün Tek Başına hatta Sancı ve hatta Misli Baydoğan'ın Hatırla Beni'si kadar edebiyat tarafı güçlüydü diyemem. Buna rağmen devam romanı olan Külhan'ı mutlaka okutma isteği uyandırabilen ilginç bir romandı. Tavsiye eder miyim? Ederim...