8.0/10
44 People
147
Reads
11
Likes
3,103
Views

Oldest Agah Özgüç Quotes

You can find Oldest Agah Özgüç quotes, oldest Agah Özgüç book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
"...Ve 1922 yılında Muhsin Ertuğrul'un (1892-1979) devreye girmesiyle Türk sinemasında yeni bir dönem açılır. Tefeyyüz Mektebi, Dar-ül Edep, Soğukçeşme ve Topkapı Rüştiyeleri, Mercan İdadisinde okuyup, 17 yaşında Burhanettin Tepsi topluluğun­da sahneye çıkan Ertuğrul, "tek yönetmen" olarak Türk sine­masına damgasını basar. Belli süreler içinde Almanya ve Sovyetler Birliği'nde oyunculuk yapan, çeşitli filmler çeken Muhsin Ertuğrul 1922 yılında ülkeye dönüp 1939'a kadar olan süre içinde birbiri ardına tam 19 uzun metrajlı film yö­netir. İlk özel yapımevi olan Kemal Film şirketinin kurulu­şunda katkıları olan ve özellikle de Türk Tiyatrosuna büyük hizmet veren Ertuğrul'un bu dönem içinde yaptığı filmler Alman ve Sovyet sinemasının etkilerini taşıdığı açıktır. Ağ­dalı melodramlarla teatral havadan kurtulamaz. Kaldı ki sinema dili de oldukça ilkeldir. Bu çalışmalarında önemli bir destekçisi de yönettiği filmlerin büyük bir bölümünün senaryolarını Mümtaz Osman takma adıyla yazan Nâzım Hikmet'tir (1902-1963)."
Sayfa 15
"...Lütfi Ö. Akad'ın gelişiyle Türk sinemasında yeni bir dö­nem başlar. Akad (1916), Faruk Kenç gibi tiyatro dışından gelen ve "sinemacılar çağı"nı başlatan bir yönetmendir. "Sine­macılar kuşağı"nın öncülerinden biri sayılır. Muhasebecilik yaptığı sıra yapıma Hürrem Erman'ın (1913) desteğiyle 1949'da ilk filmini çevirir. Halide Edip Adıvar'ın romanından uyarlanan Kurtuluş Savaşı filmi "Vurun Kahbeye"dir bu. Da­ha ilk filmiyle beklenmedik düzeyde başarıya ulaşan Akad, özellikle de 1952'de "Kanun Namına"yla Türk sinemasında bir "dönemeç" oluşturacaktır. "Kanun Namına", özgün bir an­latımın ve sinema dilinin oluşumudur."
Sayfa 20
Reklam
"1952, oyuncular açısından da önem taşıyan bir yıldır. Dönemin tek sinema dergisi Yıldız'ın düzenlediği yarışmay­la gelen Belgin Doruk ve Ayhan Işık Türk sinemasında yeni yüzlerdir. Özellikle de Ayhan Işık (1929-1979) oyuncu ola­rak her şeyden önce mesleki açıdan bir "devrim"i oluşturur. Dergi ressamlığından sinemaya geçen Işık'ın oyunculuğu ne kadar tartışmaya açıksa da asıl ağırlığı sinemaya getir­diği sistemdir. Yani Batılı anlamda "star sistemi"nin kurucu­su sayılır. Tipleme açısından Turan Seyfioğlu’nun (1921- 1961) çizgisinde bir oyuncudur. Kaşıyla gözüyle düzgün fizi­ğiyle has bir Türk erkeğidir. Bir "yükseliş filmi" olan "Kanun Namına"dan sonra Yeşilçam yakıştırmasıyla bir adı da "kral'a çıkacaktır. Çağdaşı Belgin Doruk (1936) ise canlan­dırdığı çeşitli tiplemelerden sonra salon filmlerinin burjuva kızlarını üstlenecek ve "küçükhanımefendi" dizilerinde karar kılacaktır."
Sayfa 24
"Türk sineması gerçekte bir "sürprizler sineması"dır. Çoğu kez bazı aşamalar şaşırtıcı bir düzeyde gelişir. Sürprizler, Türk sinemasındaki altyapısızlığın, yani endüstriyel bir ya­pılanmanın oluşmamasından ve genelde "konfeksiyon türü sinema"nın egemen olmasının elbette ki doğal sonucudur. "
Sayfa 27
"... Neriman Köksal (1928) ise Nur'un karşıtıdır. Erkeklere posta koyan, argo konuşan bir "virago", yani "külhanbeyi kadın" tiplemesini getirir sinemaya."
Sayfa 29
"...Türkan Şoray "baygın bakışlı, yarı aralık ıslak dudaklı" yapay kadın rollerinin oyuncusudur genelde. Ancak bu dönem içinde üzerine yazılan ısmarlama senaryolardan aktarılan filmler Siyah Gözler (Nejat Saydam), Ölümsüz Kadın (Mehmet Din­ler), Tapılacak Kadın (Nejat Saydam) asıl popüler ününü sağ­layarak, halkın gözünde "efsaneleşecek ve Fatma Girik'le Hülya Koçyiğit'le bir "üçleme"yi oluşturacaktır."
Sayfa 35
Reklam
"...1970 yılının en büyük çıkışı ve giderek Türk sinemasın­da yeni bir dönemi açıp daha sonraki yıllarda birçok yönetmeni etkileyen "Umut"tur. "Umut" Türk sinemasının olduğu gibi Yılmaz Güney'in de bir başyapıtıdır. Güney'in gelişiyle Yeşilçam sinemasının yerleşik kalıp­ları, şablonları bir anda altüst olur. Karizmatik bir kişiliği olan Güney'in önemli bir özelliği de Türk sinemasını dış ül­kelerde tanıtıp evrensel boyutlara taşımasıdır."
Sayfa 46
"Şener Şen (1942), Kemal Sunal'la birlikte son dönem Türk sinemasının en güçlü güldürü oyuncusudur. Buna kar­şılık bazı özellikleri nedeniyle Sunal'dan ayrılan bir çizgisi vardır. Şen, çok daha sevecen, daha sıcak ve daha duyarlıdır. "Çıplak Vatandaş"da, "Züğürt Ağa"da, "Selamsız Bandosu"nda ve büyük oyunuyla "Muhsin Bey"de zirveye çıkar."
Sayfa 65
"Hudutların Kanunu" Reji: Lütfi Ö. Akad Oyuncular: Yılmaz Güney, Pervin Par, Erol Taş, Tuncel Kurtiz, Osman Alyanak, Atilla Ergün, Tuncer Necmioğlu, Muharrem Gürses, Hikmet Olgun. "Toplumsal gerçekçilik" tartışmalarının yoğunlaştığı günlerde, bu sinemasal akıma yeni boyutlar getiren bir "tez" filmi. Akad'ın "Kanun Namına"dan (1952) sonra ikinci "bü­yük çıkış"ı. Akad, kendine özgü durağan sinema dilinin dışı­na taşıp ilk kez görüntülerle hareket sağlayıp, öykünün ge­nel akışını zedelemeden gerilime doğal bir hava kazandırıyor. Ne eksik ne de fazla... "Oyuncu sineması"yla, "yönet­men sineması"nın birleştiği film, bölgesel gerçekçilik içinde kaçakçılığın sorunlarına ve giderek insan dramına yeni so­luklar getiriyor. Sınır boylarında kaçakçılık yapan Hıdır (Yıl­maz Güney), ektiği toprak çoraksa, sürdüğü tarla kumsa so­nuç ne olacaktır? Suçlular köylüyü sömüren toprak ağalarının mı, köy ilkokulunu ateşe verip yakan yobaz zihniyetliler mi, köylüyü kaçakçılığa iten düzen midir? Hıdır rolündeki Yıl­maz Güney'in etkileyici "solo oyun"u unutulmaz güzellikte."
Sayfa 111
"Muhsin Bey" Reji: Yavuz Turgul Oyuncular: Şener Şen, Uğur Yücel, Şermin Hürmeriç, Os­man Cava, Erdinç Üstün. Çağının gerisine düşen, buna karşılık eski öz değerleri­ne sıkı sıkıya bağlı bir organizatör eskisinin traji-komik öy­küsü. Yavuz Turgul bu ilginç filmiyle nostaljik bir atmosferi yakalıyor. Alçakgönüllü, iddiasız ama insanı sıcaklığıyla, yalın diliyle kuşatan bir halk filmi örneği. Son yılların gül­dürü ustası Şener Şen'in karşısında ezilmeden bir oyun çıka­ran Uğur Yücel, Urfalı Ali Nazik rolüyle döktürüyor.
Sayfa 126
137 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.