Ahmet Kayhan Dede, 20. yüzyılın Türk Sufi ustasıydı ve İslami Tasavvufta önemli bir şahsiyettir.
1898 yılının ilk aylarında Malatya ilinin, Pötürge İlçesinin, Mako köyünde doğmuştur. (Nüfus kağıdında yazılı olan doğum tarihi Rumi 1321 (1905) idi. 1 yaşına geldiğinde babası vefat etti. 15 yaşına kadar (babasının vefatı üzerine yeniden evlenen) annesi ile birlikte yaşadı. Annesinin de vefatı sonrası bir süre halası ile yaşadı.
11 yaşlarına geldiğinde Malatya ilinin İzol İlçesinin Alibey Köyünde yaşayan, aynı zamanda akrabası olan Hacı Ahmet Kaya’yı görüp ondan etkilendi.
1930’lu yıllarda Ankara’ya yerleşti. 1937 yılında Hacer Hanım ile evlenerek ikisi erkek, ikisi kız olmak üzere dört çocuğu oldu. Manavlıkta dahil olmak üzere birkaç iş yaptıktan sonra Devlet Su İşlerinde işe girip, oradan emekli oldu.
Ahmed Kayhan’ın hocası Malatya’nın İzol ilçesinin Ali Bey köyünde Keko diye bilinen Hacı Ahmed Kaya’dır. Tasavvufi eğitimini aldığı Hacı Ahmed Kaya Kadiri şeyhidir. Efendisi Hacı Ahmed Kaya(Keko=Baba) yüzlerce insan tarafından düzenli bir şekilde ziyaret edilen çok muhterem bir insandı. 1944’de Ahmed Keko’nun vefatıyla birlikte, 1. Dünya savaşında ve talebeliğinde arkadaşı olan Musa Kazım Efendi 1966 yılına kadar irşâda devam etmiştir. Onun ölümünden sonra ise irşâd görevini Ahmed Kayhan omuzlamıştır. Hacı Ahmet Kaya ve Musa Kazım Efendi aynı zamanlarda insanlara ışık tutmuştur. Hacı Ahmed Kayhan Dede asıl olarak Hacı Ahmed Kaya tarafından yetiştirilmiştir.
Ahmed Kayhan Dede 1960 yılına kadar Kadiri usulü üzerine sohbet yapmıştır. Daha sonra kendisinde başlayan Ehlibeyt sevgisi nedeniyle tüm tassavufi ekollere eşit mesafede durmuştur. Ahmed Kayhan, 3 Ağustos 1998’de Ankara’da vefat etmiştir.
Kalbinde birçok ilah varken, sen nasıl La ilahe illallah: “Allah`tan başka ilah yoktur” diyebilirsin? Allah`tan başka güvenip dayandığın herşey, senin putundur.
Arayan, aradığı nisbette ayrı düştü. Aradığını, varmak istediği yere beraberinde taşıdığından, onun kazancı sadece çektiği zahmet oldu.
İçine bakan dışını, dışına bakan içini görür. Gören de kendisidir görünen de, hem ân içinde..
|
Allah" ismi şerifine devam et. Başından elif’i kaldırırsan Lillah kalır. Yine Allah'ın ismindendir. İkinci lam'ı kaldırırsan Hu kalır ki o da Allah'ın ismindendir. Başka hiçbir kelimede bu özellik yoktur.
Dilin ile şakırsın, çok maniler dokursun Vara yoğa kızarsın, sen derviş olamazsın! Yu'nus Emre
Öldükten sonra kabrimin dar gelmemesi
Evliyânın büyüklerinden. Künyesi, Ebû Muhammed’dir. Muhyiddîn, Gavs-ül-a’zam, Kutb-i Rabbânî, Sultân-ul-evliyâ, Kutb-i a’zam gibi lakabları vardır. İran’ın Geylân şehrinde 1078 (H.471)de doğdu. Babası Ebû Sâlih bin Mûsâ Cengîdost’tur. Hazret-i Hasanın oğlu Hasan-ı Müsennâ’nın oğlu Abdullah’ın soyundandır. Annesinin ismi Fâtıma, lakabı Ümm-ül-hayr olup seyyidedir. Bunun için Abdülkâdir Geylânî, hem seyyid, hem şerîfdir. Hazret-i Hüseyin’in evladına seyyid, hazret-i Hasan’ınkine şerîf denir. Abdülkâdir Geylânî hazretleri 1166 (H.561)’da Bağdad’da vefât etti. TürbesiBağdad’dadır. Ziyâret edilmekde, feyz ve bereketlerine kavuşulmaktadır. Fıkıh ve hadîs ilimlerinde müctehid idi. Kâdiriyye tarîkatının kurucusudur. Ehl-i sünnet îtikâdını ve din bilgilerini her tarafa yaydı. Kerametleri sayılamayacak kadar çoktur.