Bir Hırisitiyanla bir Yahudinin ibadetlerinde birbirlerini etkilemelerini öneren model için İslam''ın referans aldığı mutlak değer ve kaynaklarını parçalamadan çoğulculuğu gerçekleştirmesi mümkün görünmüyor.
Peter Berger''in İslam toplumlarının çoğulculaşması konusunda bir umut olup olmadığı sorusuna verdiği cevap uyarı niteliğinde; “Mevcut İslam anlaşışı içinde bunun gerçekleşmesi çok zor ama bir reform hareketi için de umutlandıracak gelişmeler de yok değil.”
Bu durumda dinler arası geçişkenliği çoğulculuğun olmazsa olma şartı sayan din sosyolojisinin tanımlarıyla İslam toplumlarını, Osmanlıyı ve tarihi yorumlamanın ne kadar isabetli olup olmadığı tartışılabilir. Ancak bunu temel aldığımızda önümüze konacak modele karşı nasıl bir cevap verileceği hususu daha önemli.
Din sosyolojisinin gurularından birinin ortaya attığı fikirler olmaktan çok fazlasını ima eden bir durum söz konusu: İslam''ın kaynaklarına müdahale etmeyi bir proje haline getiren toplum bilim ideolojisi var. Azınlık, marjinal haklarını çoğulculuk adına savunmaktan çok bütüncül olanın parçalanması… Kozmik bütünlükten çok yerel parçalanmışlık daha çekici geliyor.
Her türlü entelektüel ve akademik tartışmayı paranoya derecesinde komploya dönüştüren yaklaşımın hastalıklı, içe kıvrık, özgüvensizliğin göstergesi olduğu muhakkak. Ancak her kültür kendi kavramlarıyla kendini tanımlamalı. Ait olduğu medeniyetin dağarcığındaki mefhumlara hayat kazandırmadan bir medeniyet de hayatiyet elde edemez.