Alain Badiou

Aşka Övgü yazarı
Yazar
7.9/10
352 Kişi
1.970
Okunma
182
Beğeni
11,8bin
Görüntülenme

En Eski Alain Badiou Sözleri ve Alıntıları

En Eski Alain Badiou sözleri ve alıntılarını, en eski Alain Badiou kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Böylece etik, insanı bir kurban olarak tanımlar. ''Hayır! Aktif özneyi, barbarlığa karşı müdahalede bulunan özneyi unutuyorsun!'' diye itiraz edenler olacaktır. O zaman daha açık konuşalım: İnsan, kendini bir kurban olarak görme kudretine sahip varlıktır.
Medeniyet adına yapılan her türlü müdahale, en başta durumu, kurbanları da dahil olmak üzere bir bütün olarak aşağılamayı gerektirir.
Reklam
Zira hepimiz biliyoruz ki düşünce ya olumlayıcı bir yaratımdır ya da hiçbir şeydir.
Şüphelerimiz ilk olarak kendilerini etik ve ''farklılık hakkı''nın müridi ilan edenlerin canlı bir biçimde ayakta tutulan farklılıktan açıkça dehşete kapıldıklarını gördüğümüz zaman uyandı. Onlara göre, Afrikalıların adetleri barbarca, Müslümanlar korkutucu, Çinliler de totaliter vb. Aslında bu meşhur ''öteki'' ancak iyi bir ötekiyse kabul edilebilir -yani tam da bizimle aynıysa demek değil de nedir bu? Farklılıklara saygı, elbette! Ama farklı olanın, parlamenter-demokratik, serbest piyasa ekonomisi yanlısı, ifade özgürlüğü, feminizm, çevre vb. taraftarı olması koşuluyla. Yani: Farklılıklara saygı duyuyorum, ama tabii ki ancak farklı olan da tıpkı benim gibi bahsi geçen farklılıklara saygı gösterdiği sürece.
Nasıl ''özgürlük düşmanlarına özgürlük'' olamıyorsa, aynı şekilde farkları tam da farklılıklara saygı göstermemekten ibaret olanlara da saygı duyulamaz.
Aslında tek bir özne yoktur, ne kadar hakikat varsa o kadar özne, ne kadar hakikat usulü varsa o kadar öznellik tipi vardır. Ben şahsen dört temel öznellik “tipi” belirliyorum: Siyasi, bilimsel, sanatsal ve aşkî.
Reklam
Etik Kötülük’ten ve Öteki’den o kadar çok beslenir ki bunların yakınlaşmasından sessiz bir haz almaması mümkün değildir (etiğin gevezeliğinin sefil dublörüdür bu sessizlik). Çünkü etiğe içsel olan hâkimiyetin özünde her zaman kimin ölüp kimin kalacağına karar verme gücü vardır.
Bir olaya sadakat, (ister siyasi, ister aşkî, ister bilimsel, ister sanatsal olsun) olayın gerçekleştiği özgül düzen içinde meydana gelen (hem düşünülmüş hem uygulanmış) gerçek bir kopuştur.
Lacan etik düsturunu ileri sürerken bu noktaya değiniyordu: “Arzundan vazgeçme!” Çünkü arzu bilinçdışının öznesini kurar; yani bilhassa bilinmeyendir, böylece “Arzundan vazgeçme!” şu anlama gelir: “Kendinin bilmediğin parçasından vazgeçme!”
Hakikatler etiğinde her zaman tek bir soru vardır: ''Biri'' olma sıfatımla, kendi varlığımı aşmayı nasıl sürdüreceğim? Bildiğim şeyleri, bilinmeyene yakalanmanın etkileri üzerinden tutarlı bir biçimde birbirine nasıl bağlayacağım? Bu soru şöyle de sorulabilir: Düşünmeyi nasıl sürdüreceğim?
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.