"Bugün anne öldü. Belki de dün, bilmiyorum." Kitabın ilk cümlesi ana karakterimiz Meursault hakkında çok şey anlatıyor. Onun umursamaz, duyumsamaz, hayata fark etmez ifadesiyle bakan bir yabancı olduğunu söylüyor. Evet, yabancı. Topluma, hayata, Tanrıya, anneye, duygulara, her şeye yabancı.
Toplumsal normlara aykırı yaşayan bir antikahraman olan Meursault, Albert Camus'un öne sürdüğü absürdizm felsefesinin hayat bulmuş halidir. Onun için hiçbir şeyin önemi yoktur, herhangi bir şey hakkında düşüncesi yoktur ne de olsa onun için hiçbir şey fark etmez. Var olmak, fikirlerini ortaya koymak, bir anlam arayışında olmak saçmalıktır çünkü ona göre evrende anlamsızlığın içinde bir anlam bulunamaz.
Bu yüzden toplum tarafından ağır bir şekilde yargılanır fakat bu konuda bile kendini savunmaz çünkü ona göre "ha bugün olmuş ha yirmi yıl sonra, neticede ölen yine ben ölecektim." sözünden ibarettir ve bu yüzden sessiz kalır, kendi içinde bulunduğu durumda bile kendine yabancı olur.
Kitabın dili yalındı fakat absürdizm felsefesini basit bir şekilde okuyucuya Meursault karakterinin yaşam biçimiyle anlatıyor. Farklı bir açısı kazandırdığını düşündüğüm için beğendim okurlara da tavsiye ederim.