Aleksandr Soljenitsin sözleri ve alıntılarını, Aleksandr Soljenitsin kitap alıntılarını, Aleksandr Soljenitsin en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
.
Kalp yaşadıkça bölücü çizgi hep yer değiştirir, kâh kabaran kötü duyguların, kâh genişleyerek parlayan iyiliğin etkisinde kalır. Aynı kimse değişik çağlarda, değişmiş pozisyonlarda büsbütün başkalaşmış niteliklerle karşımıza çıkar. Kimi zaman şeytana yaklaşır, kimi zaman azizliğe. Oysa, adı değişmez ve biz gördüğümüzü o ad'a yükleriz..
Sokrat'tan bir öğüt bize miras kaldı:
K e n d i n i b i l !
Ve bizler, bize eziyet edenler için hazırladığımız çukur önünde, afallar, duraklarız: Cellâd rolünde bizlerin değil, onların bulunuşu nihayet bir rastlantıdır, diye düşünürüz.
.
.
Kararlı kollektivizm savaşında önce insanın dostlarından birisi olan at elinden alındı ve yerine traktör vadedildi. (Sanki at iyi ve kötü günlerinde yaşayan bir dost, ailenin bir üyesi, canının bir parçası değilmiş de yalnızca tarlanı sürmeye yarayan bir araçmış gibi). Hemen ardından aynı inatla ikinci dostum, köpeğin peşine düşüldü. Köpekler kaydedildi, öldürüldü, çoğunlukla bölge amirliklerinin özel emriyle icaplarına bakıldı: Yollarına çıkan her köpeğe ateş ederlerdi. Sebep olarak sıhhi ve ekonomik sorunlar (iktisat!) değil, daha derin düşünceler ortaya atılırdı. Köpek radyo dinlemez, gazete okumaz, devlet kontroluna tabi olmayan bir vatandaş, vücutça kuvvetli ama kuvveti devlete değil, sahibini korumaya yarayan, köy sovyeti onun hakkında ne karar verirse versin, geceleyin kapıda bekledikleri zaman ellerinde tuttukları tevkif emrinde ne yazarsa yazsın, yine sahibini koruyan bir varlıktır. Bulgaristan'da 1960 da bütün vatandaşlara ciddiyetle köpek yerine domuz beslemeleri tavsiye edildi. Çünkü domuz kurallara bağlı kalmaz, elinde bıçak olan herkes için yağ demektir. Kaldı ki köpekleri kısıtlayan bu kurallar hiç bir zaman devlet düzenini koruyan nöbetçi ve bekçi çomarlarına teşmil edilmedi.
.
.
"Baştan aşağı akıllı, uzak görüşlü, insancıl Yönetim!" diye yazmıştı "Life" dergisinde GULAG'ı gören New York Başhâkimi Leybovits. "Cezasını çeken tutuklu onurundan bile olmuyor" - işte bu şekliyle durumu görmüş ve değerlendirmlşti.
Hehey. Ne mutlu New York Eyâletine, Başhâkimi böylesine bir eşek olduktan sonra!
Sizi gidi tok, kaygısız, kısa görüşlü, sorumsuz yabancılar, elde bloknotla bilyalı kalem gazetecileri! - Taa Kem'de, yöneticilerin yanında tutuklulara soru soranlardan başlayarak, nice zararınız dokundu bizlere! Şöhrete kavuşma hırsı içinde fikir beyanına yeltendiniz, oysa hiç bir bok anladığınız yoktu, bu konuda.
İnsan onuru! Hangisinin, yargılamasız hüküm giyenin mi? İstasyonlarda, vagonların yanıbaşında kıç üzerinde çamura oturmaya zorlananların mı? Vatandaş yöneticinin kırbacı havada ıslık çalarken, idrarla ıslatılmış toprağı tırnaklarıyla kazan, kazdığını başka yere götüren, hücreye kapatılma korkusu içinde bulunan mı? O aydın kadınlar ki, yönetmenin çamaşırını yıkamayı, şahsına ait domuzlara yem vermeyi şimdi kendileri için şeref sayarladı, ertesi gün genel işlere yollanmaktan kaçınarak, uygun poz almak için sarhoşun işaretini beklerlerdi, onların onuru mu?
.
Daha önce ellerimize kelepçe vuranlar bu defa "olanları unutalım "diye tutturdular..
"Geçmişi hatırlayanın gözü çıksın "dediler.
Ancak bu atasözünün bir devamı da var .
"Unutanın iki gözü çıksın ".
Sıcak odada oturan, üşüyenin durumundan ne anlayacaktı? Soğuk bıçak gibi kesiyordu.
Ayaz sanki zehirli bir duman gibi çevresini sarmıştı, Şuhov öksürmeye başladı.
Soğuk -27 dereceydi, ateşi ise +37 derece! Bakalım kim kimi yenecekti!…