Tam çerezlik, elinden bırakmayınca başlanıldığı gibi bitirilecek "dünyanın sonunu" ele alan romantik bir kitaptı.
Açıkçası kitapta beğenmediğim tek şey, bütün hikâyelerin birbirine bağlanmamasıydı bunun dışında, üç farklı ana karakterimiz vardı ve üçü de bir maceraya atılmışlardı. Bu maceraların, onları dünyanın son altı gününde hangi farkındalıklara gözlerini açtığını gördüğümüz kısa, tatlı bir kitaptı.
Ben ana karakterlerden en çok Sienna'yı ve onun hikâyesini sevdim, açıkçası bana daha derinden ve sevimli geldi. Öte yandan Zan'in de hikâyesini sevmiştim ancak onun o karmaşık dünyasını ve Nick'le birlikte atıldığı o macerada hem korkusuyla yüzleşmesi hem de korktuğu şeyin aslında gerçek olmayışının getirdiği o karmaşık duyguları okumak güzeldi.
Caden'in hikâyesini ise... Bilemiyorum, onun hikâyesinde bir şeyler hâlâ eksikti ve günün sonunda onun nelerle karşılaşacağını, hayatının ne yönde devam edeceğini tahmin edebildiğim için gereksiz gördüğüm oldu.
Ve dediğim gibi bu üç ana karakter sadece kitabın sonunda, eve dönerken karşılaşıyorlardı ve ben aralarında daha sıkı bir olay bekliyordum. Birbirlerine anlatabilecekleri, bağ kurabilecekleri bir şey olmasını isterdim...
Öyle olmadı, çerezlik çok uzatılmayan ve dünyanın sonu gelirken neler olabileceğini "en insani" şekilde anlatan bir kitaptı.
Yani, okuduğum onca post apokaliptik bilimkurgu kitaplarından sonra insanların, insanlıklarından çıkıp birbirleriyle savaşmalarını falan beklemiyordum ama daha farklı bir vahşileşme beklemiştim ama neyse ki öyle bir şey olmadı.
Çerezlik güzel bir kitaptı.