Gözlerimizi çevirdiğimiz gökyüzü
Yerle bir olsa
Ve dağlar yıkılıp denize karışsa
Ağlamam, ağlamam, hayır, akmaz
Tek damla gözyaşım
Sen yanımda olduğun, olduğun sürece
Gözlerimizi çevirdiğimiz gökyüzü
Yerle bir olsa
Ve dağlar yıkılıp denize karışsa
Ağlamam, ağlamam, hayır, akmaz tek damla gözyaşım
Sen yanımda olduğun, olduğun sürece
Gözlerimizi çevirdiğimiz gökyüzü
Yerle bir olsa
Ve dağlar yıkılıp denize karışsa
Ağlamam, ağlamam, hayır, akmaz
Tek damla gözyaşım
Sen yanımda olduğun, olduğun sürece
Kitap, bir asteroitin bir haftadan kısa bir sürede dünyaya çarpmasını bekleyen ana karakterleri merkezine alıyor. Üç ana karakter üzerinde işlenen kitap okunması gayet kolay ve yüzeysel bir kitaptı. Okurken insana iyi hissettiren, okuyan insanların ise kendinden bir parça bulabileceği ve ana karakterlerin iç hesaplaşmalarının yanında hayatta en sevdikleri insanlar ile sınava tabi tutulmalarını anlatan bu roman çerezlik bir kitabın arayışında olanların hoşuna gidebileceğini düşünüyorum. Karakterler hayatlarının büyük ihtimalle son birkaç gününü yaşadıklarını fark edip pişmanlıkları, tereddütleri ve şüpheleri üzerine yoğunlaşarak bunları giderme çabasına giriyorlar. Sonuç olarak ise üç karakter de kendini ailelerinin yanında her şeyi geride bırakıp, huzura ermiş bir şekilde buluyor. Şahsi fikrimi biraz daha genişletecek olursam bu romanı okuyup kenara koyacağım ve bir daha okumak için elime almayacağım. Çünkü beni derinlemesine etkilemeyi başaramadı.
Tam çerezlik, elinden bırakmayınca başlanıldığı gibi bitirilecek "dünyanın sonunu" ele alan romantik bir kitaptı.
Açıkçası kitapta beğenmediğim tek şey, bütün hikâyelerin birbirine bağlanmamasıydı bunun dışında, üç farklı ana karakterimiz vardı ve üçü de bir maceraya atılmışlardı. Bu maceraların, onları dünyanın son altı gününde hangi farkındalıklara gözlerini açtığını gördüğümüz kısa, tatlı bir kitaptı.
Ben ana karakterlerden en çok Sienna'yı ve onun hikâyesini sevdim, açıkçası bana daha derinden ve sevimli geldi. Öte yandan Zan'in de hikâyesini sevmiştim ancak onun o karmaşık dünyasını ve Nick'le birlikte atıldığı o macerada hem korkusuyla yüzleşmesi hem de korktuğu şeyin aslında gerçek olmayışının getirdiği o karmaşık duyguları okumak güzeldi.
Caden'in hikâyesini ise... Bilemiyorum, onun hikâyesinde bir şeyler hâlâ eksikti ve günün sonunda onun nelerle karşılaşacağını, hayatının ne yönde devam edeceğini tahmin edebildiğim için gereksiz gördüğüm oldu.
Ve dediğim gibi bu üç ana karakter sadece kitabın sonunda, eve dönerken karşılaşıyorlardı ve ben aralarında daha sıkı bir olay bekliyordum. Birbirlerine anlatabilecekleri, bağ kurabilecekleri bir şey olmasını isterdim...
Öyle olmadı, çerezlik çok uzatılmayan ve dünyanın sonu gelirken neler olabileceğini "en insani" şekilde anlatan bir kitaptı.
Yani, okuduğum onca post apokaliptik bilimkurgu kitaplarından sonra insanların, insanlıklarından çıkıp birbirleriyle savaşmalarını falan beklemiyordum ama daha farklı bir vahşileşme beklemiştim ama neyse ki öyle bir şey olmadı.
Çerezlik güzel bir kitaptı.
Merhabalar arkadaşlar...
Bu kitap bana bazı şeylerin sonunu öğrendiğimizde, aslında en yakınımızdakilerle ne kadar az vakit geçirdiğimizi ve onlara ne kadar az değer verdiğimiz konusunda gözümüzü biraz açmamızı tavsiye ediyor. Bazı şeyler olur biter ve sen bu şeyler bittiğinde sonuca baktığında iyi ki bunları yapmışım iyi ki bunları yaşamışım diyebiliyorsan zaten hayatını yaşanılması gerektiği gibi yaşamışsındır. Ama davranışlarımızı bazı şeyler için geç olmadan düzeltmemiz gerekir.
Sevgi ve saygıyla...