Fransız gezgin, kaşif, şarkıcı, feminist. doğu araştırmaları öncüsü, doğunun ilk kadın gurusu, tibet in yasak kenti lhasa ya ve dalai lama nın sarayı potalaya giren ilk batılı.
Varlığına artık inanılmayan,kendisine artık tapılmayan bir ilah varolmayı bırakırdı. Eski zamanların ve yok olmuş toplulukların ilahları gibi ölmüş olurlardı.
Vedalardaki (kutsal kitapları) anlayışa göre insanın hayatı başlar başlamaz birbirinden kesin çizgilerle ayrılan üç bölüme ayrılır.
İlki öğrenim zamanıdır, Brahmaharya denilir, ikincisi olan Grihasta kişinin evlendiği ve bir aile kurduğu dönemdir. Hayatın üçüncü safhası ise ailevi sorumluluklarını yerine getirdikten ve topluma faydalı olduktan sonra kendisini felsefe öğrenimine, kutsal kitaplara vermeye ve fazlasıyla meditasyon yapmak için ormanın yalnızlığına geri çekildiği dönem, ki ona da Vanaprastha denir.
Bir Hindistan seyahatnamesi. Ama bir seyahatle kayıtlı değil. Hindistan ve doğu kültürü hayranı olan yazarımız, Hindistan'a görmek ve anlamak niyetiyle gitti tüm seferlerinde karşılaştıklarından bahsetmiş. Bilhassa Tanrıların çokluğu, onlara ibadetlerin, ritüel ve ayinlerin çeşitliliği gidecek görecek bolca şey sunmuş gerçi yazarımıza. Ama birçok ayının gizli ve özel davet istiyor olması (dinsel tören esnasında veya akabinde seks veya toplu seks, keçi kesme ve kanına bulanma gibi sebeplerden dolayı) gibi zorlukları bile, dostları ve paranın sayesinde aşmış. Kast sisteminin hayata yansımaları, dini liderler, toplum içindeki yerleri, adetleri ve inandırıcılıkları sorgulanmış ve eleştirilmiş. Budist ve budizim konusunda uzman olan yazar konferanslara da davet edilmiş. Bunlardan da bahsediyor zaman zaman. Son olarak kitapta pek hayranı olmadığı Gandi ve Hindistan'ın bölünmesine bahsediyor.
İlginç bir kitaptı. Ama yazarı pek sempatik bulmadım. Hem kendi milletinin Doğu kültürüyle ilgilenmeyen kadınlarına hem de tetkik ettiği dini liderlere tepeden bakmasıyla birkaç kez dikkatimi çekti ve antipatimi kazandı. Kitap okunur mu? Okunur. Ama herkesin hoşuna gitmeyebilir.
Kitapla kalın...
Ölen ustasının katilini aramak için yola çıkan keşiş ve başına gelenlerin anlatıldığı, Tibet’in kutsal topraklarından çıkmış bir yol hikayesi.
Gerçek sandığımız bu dünya aslında, sadece huzursuz zihnimizin boşluğa yansıttığı çeşitli gölgelerden oluşmuyor mu? Her şey zihinden doğar ve zihne dönüp yok olur…