1982 Ankara doğumludur. Gazi Üniversitesi Maliye Bölümü mezunu olup, aynı okulda Siyaset ve Sosyal Bilimler alanında yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. Öykü, deneme ve kitap inceleme türündeki yazıları çeşitli basılı dergi ve dijital mecralarda yayımlanmıştır. Hâlen Ankara’da bir beyaz yakalı olarak yaşama tutunmaya ve edebiyatla soluk almaya çalışmaktadır.
Hatunlar o çiçeklere sevinirken, gönderen adam da hatunun sahipsiz olmadığını noter onayıyla ilan etmiş oluyor. Çiçekçilerin aynı zamanda gayriresmi noterler olduğunu belirtmeme gerek yoktur sanırım.
Muhteşem okurlarımız;
3 haftalık bir toplantı arasından sonra yeniden bu akşam birlikteyiz. İkinci haftanın sonunda toplantı olmayınca bir boşluğa düştünüz değil mi? 😊 Amaaaa….Harika bir şiir meetingi yaparak aradaki bu boşluğu da kapattık sayenizde.
Bugün size başka bir sürprizimiz daha var. Kitap sunumlarımızın öncesinde grubumuzdaki Değerli yazarlarımız
Duygu Göker Şentürk ile beraber kısa bir söyleşi yapacağız. Sakın kaçırmayın. 😊
Uğultulu Tepeler’in uğultusunu kulaklarında hissetmeyen kaldı mı acaba? Bu Victoria Dönemi romanı, kimine göre dünyanın gelmiş geçmiş en büyük aşk romanı; kimine göre her okunuşunda değişik tatlar veren çağlar ötesi bir eser ya da insanın içine işleyen bir anlatımla dile getirilmiş uzun bir şiirdir. Sizler de düşüncelerinizi incelemelerinizde belirttiyseniz lütfen bağlantılarınızın linkini yorumda paylaşın. 🦋
Deliliğin fantastik dünyasında dolaşırken Foucault, aslında "deli"nin bize onun deli olduğuna karar veren, onu öyle konumlandıran genel toplumsal harita üzerinde işgal ettiği yer itibariyle yansıdığını gösteriyor. Her çağın kendi ütopyası içinde kendini arındırdığı, saflaştırdığı, idealleştirdiği tarihsel yolculukta, delinin bu arınma ayin ve oyunundaki yerini ve rolünü kavramamızı sağlıyor. Bu nedenle, Deliliğin Tarihi, aynı zamanda aklın tarihinin ana hatlarını da ortaya koyuyor: Akıl, kendini ancak deliliğin zıddında, deliliğin zıddı olarak tanımlayabiliyor. Öyleyse delilik, toplum düzeninin varlığı için gerekli mi? Derin felsefe yapalım diyorsanız, meet atmosferinde buluşalım. 💫
Umut'un suçu ne ?
Umudun suçu ne ?
Gün Yüzü'nün tesadüf eseri karşıma çıkması ve bendeki hikayesi biraz farklı.
Ankara’nın ayazı kadar serttir aşkları. Alın o zaman size bir Ankara romanı. Bir 'günyüzü' göremeden gitti derler ya, işte öyle bir şey…
Bu romanın diğer aşk romanlarından farkı çok. Bir aşk romanı gibi görünebilir, asla değil. Öncelikle
Ali Bektaş ellerini susuz sabunsuz yıkamıyor. Kaleme almaya çekinenlerin elinden kalemi alıp kendi yazıyor. Gündemimizi, üçüncü sayfa haberlerini, şehitlerimizi, unutursak kanımız kurusun dediğimiz ama yine de unuttuklarımızı hatırlatıyor. Çıkarlarla dolu çıkmaza girmiş bir aşkın yanında toplumu da irdeliyor.
Geçmişimizden kurtulabildik mi ki geleceğe yürüyoruz? Neyin hevesine kapıldık gidiyoruz?
Romanın baş kahramanları Umut ile Yıldız…
Umut ve Yıldız bir metafor. İç dünyalarında yaşadıkları şey her ne kadar okuru arada sinirlendirse de en azından dürüst. :) Ankara'yı sokak sokak gezdirirken İstanbul ve Eskişehir'e de uğramayı ihmal etmiyor yazarımız. Ankara'da yaşayanlar daha iyi bilir ki bu şehri kitaplarda okurken baştan yaşamak bambaşka bir duygudur. Gri, memur şehri ama bir o kadar renkli ve aşk şehri. Umut ve Yıldız'ın ilişkisi herkesin iç dünyasını sorgulatacak cinsten. Ve tesadüflerle dolu karşılaşmalar sonucunda bakalım kendinizi nerede bulacaksınız.
Bir gün yüzü görelim artık....
Gün YüzüAli Bektaş · Romanoku Yayınları · 2023130 okunma
Yarım kalan ne varsa sol yanına bir sızı bırakır insanın. Yaşayıp pişman olmak yaşayamayıp şikayet etme olasılığı arasında gidip gelir insan. Hani sandalye kapmaca oynarken kulağınızı müziğe verirsiniz müzik birden kesilince boş sandalyeye oturup oyunda kalma mücadeleniz devam eder ya işte hayat, ritmini değiştirdiği bir çok insanla bizleri
Daha önce hiç Ankara sokaklarında gezmediyseniz bu kitap sizi Ankara sokaklarında bir gezintiye çıkartıyor. Hayatım boyunca Ankara’ya iki veya üç kez gittim. Bu yüzden kitapta bahsi geçen yerler benim için tanıdık değildi. Fakat kitabın konusu öyle içten, öyle bizden birilerini ele alıyordu ki; kitabı bir çırpıda okuyup bitirdim. Hayata tutunma çabası, ülkemin gündeminden düşmeyen çatışmaları, dünyanın en güzel duygusu olan aşk ve hayatın getirdiği acı tatlı sürprizler kitabın sayfalarına Ali beyin naif tavrıyla serpilmişti. Sanıyorum ki Ankara’yı sevenler için okuması bir hayli keyifli olacaktır.
Gün yüzü Ali beyin ilk kitabı. Ben kendisinden instagramdaki bir arkadaşım sayesinde haberdar oldum. Umarım ki yazma aşkı hiç körelmez ve yeni kitaplarını yayımlamaya devam eder. Zira toplumun böyle içten yazan yazarlara da ihtiyacı var.
Gün YüzüAli Bektaş · La Kitap Yayınları · 2021130 okunma