... İçimdeki sıkıntı dışa vurdu, gözlerim doldu, dışarı çıktım; yeryüzüne baktığımda her şey karartı olarak göründü gözüme. Sadece gökyüzünün maviliğini görebiliyordum. Gökyüzünün maviliğini yeryüzüne indirmek, Ay'a merdiven dayayıp, onunla beraber yıldızlara kaçmak, onu her şeyden uzaklara götürmek istiyordum, ama yapamıyordum; gücüm yetmiyordu. Yeryüzü artık bana dar geliyor, boğuluyordum. Yıllarımı verdiğim, hayatım dediğim, can yoldaşım, eşim gidiyordu. Sırtını sobaya dayamış, bir daha sobayı ve sıcak yuvayı bulamama pahsına; kekliklerin arasından, karlı, buzlu, sis ve dumanlı dağlara, sevdamı yanına alarak dönmemek üzere gidiyordu...
Söze nasıl başlayacağımı bilemediğim bu kitabı okudum . Aslında içeriğinden az çok bilgim vardı ama beni bu denli etkileyeceğini bilmiyordum açıkçası . Görmemek için gözünü kapattığım,duymamak için kulağımı tıkadığım şeyleri okumak ....
Ama genede her daim gölgem gibi peşimde olan ve kabus gibi gerçekler..
Buradan bir beyfendi şöyle bir