"Ben, Dostoyevski'nin şu sözünü burada tekrar edeceğim: "Bir kişi, bir insanı öldürdüğü zaman, herkes o yaşasaydı, ama şimdi maktul diye maktule üzülüyor; oysa öldüren kişiye, yani katile de üzülmek gerekir; zira o insan idi, ama şimdi katil."
Kadın, din adına, gelenek adına ve Fatıma'ya benzemek adına perdenin arkasına itilerek hayattan soyutlanmıştır. Bu bahanelerin hepsine de kılıf uydurulmuştur. İffet adına, namus adına ve ''Kadın çocuklarının eğitiminden sorumludur.'' bahanelerine sığınılarak yapılmıştır bütün bunlar. Anlamakta güçlük çekiyorum doğrusu. Geri kalmış, yeteneksiz, bir tahtası eksik olan; okuma, eğitim, öğretim, tefekkür, kültür, medeniyet ve toplumsal terbiyeden yoksun olan bir kişi; nasıl olur da yarının nesillerini eğitmeye layık olabilir?
“Allahım bizi zalimlerin elinde oyuncak kılma!”
Bu şiar ve dileklerin tekrar ve telkini ya ruhun en samimî halinde ya da toplumsal bir heyecan fırtınasında depreşir.