Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ali Yurtgezen

Ali YurtgezenHacegan Sultanları yazarı
Yazar
8.8/10
45 Kişi
192
Okunma
16
Beğeni
2.723
Görüntülenme

Ali Yurtgezen Gönderileri

Ali Yurtgezen kitaplarını, Ali Yurtgezen sözleri ve alıntılarını, Ali Yurtgezen yazarlarını, Ali Yurtgezen yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çıkageldi Bir Gözleri Sürmeli, devamı...
Halbuki şairin "yâr" dediği, tek ve gerçek sevgili olan Allah'tır. Seher vakti sevgilinin kapısını çalmış, sabah namazına durmuş, ama "kapıların sürgülü" olduğunu, yani açılmadığını görmüştür. "Feth-i bâb", yani "kapı açmak", sülûkta makamları aşmak yahut bazı ruh müşküllerini halletmek anlamı nında,
Sayfa 134 - Semerkand, EşikKitabı okudu
Çıkageldi bir gözleri sürmeli
ÇIKAGELDİ BİR GÖZLERİ SÜRMELİ Seher vakti çaldım yârin kapısın Baktım yârin kapıları sürmeli Boş bulmadım otağının yapısın Çıkageldi bir gözleri sürmeli Âgâhî Aşık Agâhî'nin "Seher vakti çaldım yârin kapısın" diye başlayan şiirini çoğumuz türkülerden herhangi bir türkü bilir, öyle dinler. Oysa tarikatlerdeki seyrü sülük erkânını anlatan tasavvufi bir metindir bu. Biraz bizim dikkatsizliğimiz, biraz okuyanların metnin bir bölümünü, çok zaman aslına uymayan değişiklikler ve eklemelerle okuması sebebiyle, şiirin bu özelliği pek farkedilmez.
Sayfa 133 - Semerkand, EşikKitabı okudu
Reklam
Er Eteğin Tuttun İse
ER ETEĞİN TUTTUN İSE Zinhâr unut bildiğini düşme inâda, Bir pîr'e yapış ki eresin sırr-ı meâda. Bağdatlı Ruhi (Bildiğini unut, sakın inada düşme; dönüp gideceğin yerin sırrına erebilmek için bir pîrin eteğine yapış.) * Yüksekler çoğu insanın başını döndürür. Birazcık mâlumatla kanatlanıp yukarılara çıkanlar her şeyi gördükleri, her şeyi bildikleri zehabına kapılırlar. Kibir ve gurur böyle zamanlarda musallat olur adama ve önlenemeyen bir düşüş başlar. Onun içindir ki "bir şeyin sürekli irtifa kaybına uğrayarak yok olması, ortadan kalkması" manasına gelen "zevâl" kelimesi, "güneşin yükseldiği en üst nokta"yı da ifade eder. İrtifaın sonu, düşünün başkangıcıdır çünkü.
Sayfa 127 - Semerkand, EşikKitabı okudu
Başımıza Devlet Kuşu Kondu...
Hulâsa, bu dünyada bir kişinin başına devlet kuşu konması demek, nefsini terbiye ederek zühd ve kanaate ulaşmasını sağlayacak bir vesileye kavuşması demektir.
Sayfa 123 - Semerkand, EşikKitabı okudu
Bedava ne demek?
Tesadüf eseri, kendiliğinden gelen, havadan kazanılan manâsına "bâdı-ı hevâ" tabiri dilimize "bedava" telaffuzuyla yerleşmiş. Bu tabir aynı zamanda "nefsin hevasının sürüklemesiyle talep edilen dünyalıklar" manasına da gelir ki hem nefsin bedavaya meylini hem de himmet hümâlarının çabasındaki gayenin dünya olmadığını anlatır. Hümâ himmeti, nefis terbiyesine yönelikbir gayrettir. İnsan böylece bu dünyadaki en büyük devlete, en büyük servete, tükenmeyen hazineye, "kanaat"e sahip olur.
Sayfa 123 - Semerkand, EşikKitabı okudu
Hümâ kuşu yahut zihniyet biçimiyle kavrama
Nitekim eskiden himmetin, gayretin, kanaatin sembolü olan hümâ yahut devlet kuşu, modern zamanlarda çalışmadan kazanmanın, bedavadan gelen maddi zenginliğin sembolü haline gelmiştir.
Sayfa 122 - Semerkand, EşikKitabı okudu
Reklam
Ve her hurafe aslında bir zihniyet sakatlanmasının ifadesidir.
Sayfa 122 - Semerkand, EşikKitabı okudu
VelîULLAH
Öyleyse tıpkı Kâbe gibi ALLAH'ın velî kullarının BeytULLAH olan gönülleri de ilâhî himayeye götüren birer kapıdır.
Sayfa 120 - Semerkand, EşikKitabı okudu
Hürriyet
Dikkat edilirse İslâm'da imanın da hürriyetin de tarifi aynıdır. Kaldı ki iman hem ALLAH Teâlâ'nın himayesinden, hem O'nun kudretinden ve koyduğu ölçülerin sıhhatinden emin olmak demektir. Bu emniyettir ki insanı istikamet üzere tutar, yanlış tercihlerle yoldan çıkıp zarara uğramaktan kurtarır.
Sayfa 120 - Semerkand, EşikKitabı okudu
256 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Es'selamû aleykûm Hızır'dan (a.s) ders alıp Yusuf Hemedânî (k.s) hazretlerinin ocağında pişen ve Hâcegân silsilesinin kendisiyle başladığı büyük veli Abdülhâlik-ı Gucdüvânî (k.s) hazretlerinden, Nakşibendî - Halidî kolunun Menzil sultanlarından Seyda namdar Seyyid Muhammed Raşid el-Hüseynî (k.s) hazretlerine kadar olan silsilenin anlatıldığı kısa ama ziyadesiyle öz anlatıldığı kıymetli bir kitap. Çok beğenerek, bitmesin isteyerek okudum. Sadât-ı kîramın varisi olduğu kutlu peygamberimizin (s.a.v) izini nasıl bir ihtimamla takip ettikleri, bu uğurda çektikleri çileleri, nefis terbiyesinde ölmeden olunamayacağını kendi halime bakarak, utanç içinde okudum. Çok güzel kıssalar, ibretlik olaylar, dîn-i mübîn-i İslamın fırka-î naciyesini muhafaza için geçen ömürler var bu kitapta. Nakşibendi tarikatının zikir usullerinden olan hatme-i hâcegân'da isimleri zikredilen sadât-ı kîram efendilerimizi öğrenip bereketlenmek isteyenlere şiddetle tavsiye ederim. Rabbim şefaatlerine nail eylesin, ve's-selâm...
Hacegan Sultanları
Hacegan SultanlarıAli Yurtgezen · Semerkand Yayınları · 2013143 okunma
Reklam
Seyda hazretleri sûfilerini küçük günahları hafife almamaları hususunda uyarır, bilmedikleri konuları öğrenmeleri için teşvik ederdi. Fakat herkesten fetva sormamayı da özellikle tembihler, dini öğrenmek için bu işin ehli büyük âlimleri arayıp bulmalarını isterdi onlardan. Çünkü din adına konuşanlar çoğalmış; ilimle değil hevasıyla hüküm verenler türemişti.
Sayfa 254Kitabı okudu
Ona göre sûfi olmakla iş bitmiyordu. İlim de gerekiyordu. Sık sık, "Cahilin âbidi de sûfisi de hüsrandadır" buyururdu. Peygamber mirasçısı bir talebe yetiştirmeyi bin kişiyi sûfi yapmaktan efdal görüyordu.
Sayfa 253Kitabı okudu
Müslümanların ve Allah'a dayanıp sığınanların sultanı, Allah'tan yardım görüp kurtuluşa erenlerin tacı, "Mahbub-i Hudâ"nın seveni, istişare etmek isteyenlerin danışmanı, mürşidleri irşad eden, âlemlerin Rabb'inin hidayetiyle sadıkların sırrı, din ilim hazinelerinin fâtihi, tertemiz, pak ve parlak şeriat dairesinde istikrar eden, bembeyaz Nakşibendî tarikatını canladıran, kâmil ve mükkemmil (kemale erdiren) şeyhimiz, efendimiz Şeyh Seyyid Muhammed Râşid Hüseynî Bilvânisî hazretlerinin [kuddise sırruhû] ruhuna vâsıl eyle....
Sayfa 244 - Hatme duasıKitabı okudu
"Mürid, kendi mürşidinin zamanın en mükemmeli olduğuna inanmalıdır. Ama başka mürşidleri de hafife almamalıdır. Yoksa hem manevi olarak zarar görür, hem nifaka yol açar. Müridlerimiz başka mürşidlerin müridleri yanında iken sadece bizim yolumuzun büyüklerinden bahsetmesin. Onların mürşidlerinden de bahsetsin. Böyle yaparsanız insanların sâdât-ı kirâma karşı muhabbetini artırmış olursunuz."
Sayfa 241Kitabı okudu
Başka bir gün, sohbetinde bulunanlardan biri epeydir çoğu kimsenin kafasını karıştıran şu soruyu sordu: "Bir kimse Kur'ân-ı Kerîm'i, hadis-i şerifleri ve fıkıh ilmini biliyor, selef-i salihînin, ilk devir İslâm âlimlerinin kitaplarını okuyorsa, bu kişinin yine de manevi bir yol göstericiye ihtiyacı var mıdır?" Seyyid Abdülhakim hazretleri [kuddise sirruhû] cevaben, her insanın karşılaştığı meselelerde mutlaka o meselede ehil olan birine ihtiyaç duyacağını söyleyerek eczacıları misal gösterdi. Buyurdu ki, "Bir eczacı türlü türlü otları tanır; hangisinden nasıl ilaç yapılacağını, bu ilacın hangi hastalıklara iyi geleceğini bilir. Ama hastalığı teşhis edemez. Hastalığı teşhis eden bir hekime uymak, hastaya onun reçetesine göre ilaç vermek zorundadır. Hekim dahi belki kendi hastalığını bilir, ilacını da bilir ama yine de o hususta uzman olan başka bir hekime danışır. Bazı durumlarda tedaviyi kendi kendine de yapamaz. Diyelim ki iki omuzu arasındaki yarasına merhem sürmek için başka birine muhtaçtır."
Sayfa 238Kitabı okudu
381 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.