Çocukların taciz edilmemesi gerekliği konusunda bugün hemen herkes hemfikir. Ama pek çok kişi. dayağın her türünün taciz olduğunun farkında değil henüz. Güçlü bir yetişkinin dövülmesi herkesin gözünde taciz olduğu halde, savunmasız bir çocuğun dövülmesine böyle bakılmıyor. Bu gerçeğin gözden kaçmasının nedeni, büyüklerin kendi çocuklarını dövmesinin. bedensel terbiye gibi adlarla, yasal bir eğitim yöntemi olarak kabul edilmesi ve bunun soykırıma dek uzanan sonuçlarının gönnezden gelinmesidir. Bu, tarihimizdeki iletişim bozukluklarının en acı örneklerinden biridir. Bu korkunç eğitim yöntemi bir nesilden diğerine aktarılmış ve "tanrının emri'' olarak kabullenilmişıir. Çocuklara, büyükleri tarafından
"senin iyiliğin için dövüyoruz" denmiş, çocuklar da buna inanmış ve aynısını kendi çocuklarına uygulamışlardır. Yüzyıllar boyunca .
imrenilen ve kıskanılan insan, aslında sağlıklı olan insandır. Çünkü başkalarının hayranlığını kazanmak için hiçbir şey yapmak zorunda değildir. Sağlıklı insan kendine rahatlıkla '' ne isem o olma, öyle görünme'' iznini verebilen kişidir.
Birine karşı hissettiğimiz duygu “ona karşı hissetmemiz gerekenler” diye önceden tarif edilmişse, onunla meselemiz bitmeyecek, hatta başlayamayacaktır bile.
O zaman kimi seviyorlar ki? Olmadığım beni mi? Sevebilmeleri için değiştirebilecekleri insanı mı? Böyle bir “sevgi”yi elde etmeye uğraşamam bile. Bundan çok yoruldum.
Affetmenin, bizi nefretten kurtaracağı doğru değildir. Affetmek, yalnızca onun üstünü örtmeye ve böylece (bilinçli olmayan zihinlerimizde) onu pekiştirmeye yarar.
"Açıkmış görüntüsü veren ve çok iyi
konuşan ama sağlam kalelerini terk
etmek durumunda kalınca paniğe kapılan
pek çok insan vardır. Böylesi bir korunma
olmaksızın varlıklarını sürdürebileceklerini
düşünemezler."
"İnsanlar eğitim düzeyi ve kişilik yapısı bakımından çok farklı olmaları halinde bile çocukluk yazgısına karşı koymak açısından büyük benzerlikler gösterirler."
Oysa yapabileceğimiz yegâne şey alamadığımız ilgiyi, saygıyı, duygularımıza dair anlayışı, korumayı ve koşulsuz sevgiyi kendimize gösterebilmemizdir.
“İnsan ancak kendi kendinin ebeveyni olabildiğinde yetişkin, özgür ve mutlu olabilir.”
Duygularımızla yaşamayı ve onlarla savaşmamayı bir kez öğrendikten sonra, bedenlerimizde bir tehlikenin tezahürlerini değil; kişisel tarihimizin faydalı izlerini görürüz.