Annesinin ölümünün hemen ardından otuz dört yaşında Proust arkadaşı Montesquieu'ye şunları yazmıştı:
"Onsuz yaşayamayacağımı biliyor... Bundan sonra hayatım asıl amacını, tek hoşluğunu, tek sevgisini, tek tesellisini yitirdi. Sonsuz dikkatinin, hayatımdaki sevgi ve huzur açısından tek zenginlik olduğu kişiyi kaybettim... Acıya battım... Ona bakan hemşirenin dediği gibi: Onun gözünde ben hep dört yaşındaydım." (Mauriac 17 2002, s.10)