Alice Roberts

Alice Robertsİnsanın İnanılmaz Yolculuğu yazarı
Yazar
9.0/10
2 Kişi
14
Okunma
1
Beğeni
514
Görüntülenme

Alice Roberts Sözleri ve Alıntıları

Alice Roberts sözleri ve alıntılarını, Alice Roberts kitap alıntılarını, Alice Roberts en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hepimiz 200.000 yıldan daha az süredir var olan genç bir türün üyesiyiz. Geriye doğru atalarımızın izini sürdüğümüzde, insanlığa ait büyük bir ağaç üzerinde hepimizin akraba olduğunu buluruz. Bir ağaçtaki dalları sıralayamayacağınız gibi insanları da sıralayamazsınız. Hepimizin en eski büyükannesi Afrikalı Havva’dır. Yani dünyanın neresinde olursak olalım hepimiz aslında Afrikalıyız.
Sayfa 397 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
İnsan vücudunun yapısı ve işlevi açısından diğer hayvanlarla benzerliklerimiz beni büyülemekte. Bizler kesinlikle kuyruksuz maymunuz, anatomimiz en yakın akrabalarımız olan şempanzelerinkine olağanüstü benziyor.
Sayfa 11 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Her ne kadar, kendimizinki dahil, bazı türler farklı zamanlarda başka kıtalara yayılmış olsa da insansıların ilk ve en eski evi Afrika'dır.
Genler bağımsız çalışmazlar; bir ekip olarak çalışırlar ve proteinler de burunlarını sokarlar işe. Genetikçiler bütün bir gen dizilimine bakabilmektedirler artık, ancak bu, yabancı dilde yazılmış(bu durumda, " AGTCTGTTAATCCGG" vs şeklinde dizilmiş) ve henüz sadece birkaç kelimenin anlamını kavradığımız bir kitaba sahip olmak gibidir.
Sayfa 226Kitabı okudu
Derimizin rengi bulunduğumuz enleme ve maruz kaldığımız mor ötesi ışınımın seviyesine göre değişiklik gösterir. Sizin ve atalarınızın yaşadığı yer ekvatora yakınsa, cildiniz daha koyu renktedir. Ekvatordan uzaklaştıkça insanların teni daha soluk hale gelir. Kuyu ten, derinin derin katmanlarını güneş yanığından ve deri kanserinden koruyan melanin pigmentinden bolca içerir. Güneşli bölgelerde doğal seçilimin, deri koyulaştıran genleri koruyacak şekilde hareket edeceğini tahmin etmek mantıklıdır; zira soluk gelir rengine yol açan herhangi bir mutasyon dezavantaj demektir. Dolayısıyla modern insanların esas deri rengi muhtemelen oldukça koyuydu. Ancak popülasyonlar ekvatordan uzaklaşıp Asya ve Avrupa'nın daha bulutlu kuzey kesimlerini ilerledikçe koyu ten için olan seçilim baskısı kaybolmuştur.
Sayfa 122Kitabı okudu
Göbeklitepe'nin tarihi onu, tarıma geçişini açıkça belgelendiği diğer arkeolojik alanlardan biraz daha erken döneme yerleştirmektedir. Dicle ve Fırat'ın üst kısımları arasında bu toprakların gerçekten de Batı'da çiftçiliğin başladığı yer olduğu şimdi açıkça görülmektedir. Çömlekçilikle uğraşmayan ilk tarım toplulukları Türkiye ve Kuzey Suriye'de yaklaşık 11.600 ve 10.500 yıl önce meydana gelmiştir.
Sayfa 335Kitabı okudu
Reklam
Son on yılda, insan evriminin hikayesine en heyecan verici yeni katkı, Endonezya'nın Flores adasında yaşayan küçük insanların keşfi olmuştur. Paleantropoloji dünyasını sarstığı gibi, manşetlere de çıkmıştı bu keşif. Yüzyılın keşfi olarak nitelendirmişti, ancak insanların asıl ilgisini çeken şey, modern insanlarla aynı zamanda yaşamış farklı bir insan türüne dair kanıtın bulunmasıydı. Hobitler 12.000 yıl öncesine kadar Endonezya'daki.adada yaşamaktaydılar. Modern insanlarla Neandertellerin karşılaşma fikrine biz Avrupa'da aşina olsak da bu yine insanı şaşırtan, hatta insanın içini ürperten bir şeydir.
Sayfa 137Kitabı okudu
YENİ DÜNYA: İLK AMERİKALILARI BULMAK
Ancak bu ayılarla ilgili ilginç olan şey, insanlarla aralarında iyi bir benzerlik kurulabileceğidir. Ayılar büyük kara memelileridir, bölgelerine oldukça sadıktırlar ve hem etçil hem de otçuldurlar. Meyveler, kökler, böcekler, hatta sincap gibi küçük memelileri yerler. Hatta geyik ve karaca kovalayabilirler. Sahilden geçinmekte de maharetlidirler. Sahil çizgisi boyunca ilerlerler -bunu birçok kez yaptıklarını gördüm- kayaların üzerinde yuvarlanırlar, kum çekirgeleri ve yengeçleri yakalarlar. Nehirler boyunca göç eden somon balıklarını da avlayabilirler. İnsanlar bir ayının yediği hemen her şeyi yiyebilirdi... Bu yüzden eğer ayılar için iyi bir ortamsa -ki açıkça öyledir- o zaman insanlar için de belli ki harika bir ortamdır.
Sayfa 357Kitabı okudu
ATALARIMIZIN AYAK İZLERİ: HİNDİSTAN'DAN AVUSTRALYA'YA
Ekvatordan uzaklaştıkça insanların teni daha soluk hale gelir. Koyu ten, derinin derin katmanını güneş yanığından ve deri kanserinden koruyan melanin pigmentinden bolca içerir. Güneşli bölgelerde doğal seçilimin, deriyi koyulaştıran genleri koruyacak şekilde hareket edeceğini tahmin etmek mantıklıdır; zira soluk deri rengine yol açan herhangi bir mutasyon dezavantaj demektir. Dolayısıyla modern insanların 'esas' deri rengi muhtemelen oldukça koyuydu.
Sayfa 122Kitabı okudu
ATALARIMIZIN AYAK İZLERİ: HİNDİSTAN'DAN AVUSTRALYA'YA
Ancak bu, daha önceki ve anatomik açıdan farklı, heidelbergensis ve Neandertaller gibi biçimlerin bizim türümüzden ayrı tutulması gerektiği anlamına gelmezdi. Diğer birçok modern insan soyu gibi, onlar da nesli tükenen soyları temsil ediyordu. Ve bu, onları, onların bilişsel kapasitelerini, alet yapma yeteneklerini ve genel insanlıklarını farklı şekilde görebileceğimiz anlamına geliyordu. Onlar, artık bizimle olmayan insan gruplarıydı, kendini beğenmiş sapiens tarafından ayaklar altında çiğnenmiş, daha yetersiz bir tür değillerdi. Bence Stephen'ın içindeki doktor, genç hastalarını teşhis etmek ve tedavi etmek için yıllarca bilimi insanı bir bağlamda uygulayarak, genetik kadar soyut ve matematiksel bir şeyi nüfus düzeyinde araştırmasını sağladı, ama sonra üzerine bir insan yüzü koydu.
Sayfa 127Kitabı okudu
Reklam
giriş
En yakın kuyruksuz maymun kuzenlerimizin aksine, aletler üretiriz ve yaşadığımız çevreyi başka hiçbir hayvanın yapamadığı kadar değiştiririz. Her ne kadar türümüz tropik Afrika'da evrimleşmişse de çevremizle aramızdaki ilişkiyi kontrol edebilme yeteneğimiz sadece belli bir çevreyle sınırlı olmadığımızın göstergesidir. Afrikalı bir kuyruksuz maymun için oldukça yabancı yerlere ulaşabilir ve oralarda hayatta kalabiliriz. Çok az tüyümüz vardır, ama bizi sıcak iklimlerde serin ve dondurucu soğuklarda sıcak tutacak giyecekler meydana getirebiliriz. Isınmak ve korunmak için barınaklar yapar, ateş yakarız. Planlama ve becerilerimiz sayesinde, nehirleri ve hatta okyanusları aşmamızı sağlayabilecek şeyler inşa edebiliriz. İletişim kurarız. Sadece konuştuğumuz karmaşık diller sayesinde değil, karmaşık toplumlar meydana getirmek ve nesilden nesle çağlar boyunca bilgi aktarmak için kullandığımız nesneler ve sembollerle de iletişim kurarız. Bütün bu özellikler ne zaman ortaya çıkmıştır? Türümüzü tanımlamak -ve davranışlarının izlerinden yola çıkarak atalarımızın varlığının izini sürmek- isteyenler için bu kilit bir sorudur.
YENİ DÜNYA: İLK AMERİKALILARI BULMAK
Hepimiz 200.000 yıldan daha az süredir var olan genç bir türün üyesiyiz. Geriye doğru atalarımızın izini sürdüğümüzde, insanlığa ait büyük bir ağaç üzerinde hepimizin akraba olduğunu buluruz. Bir ağaçtaki dalları sıralayamayacağınız gibi insanları da sıralayamazsınız. Hepimizin en eski büyük büyükannesi Afrikalı Havva'dır. Yani dünyanın neresinde olursak olalım hepimiz aslında Afrikalıyız.
Sayfa 397Kitabı okudu
HOBBİT: FLORENS, ENDONEZYA
Modern insanlarla Neandertallerin karşılaşma fikrine biz Avrupa'da aşina olsak da bu yine de insanı şaşırtan, hatta insanın içini ürperten bir şeydir. Bugün gezegendeki tek insan türünün biz olduğumuz fikrine çok alışığızdır. (Gerçi, genetik anlamda, şempanzeler ve gorillerin de Homo türüne dahil edilmelerine dair sağlam bir argüman vardır). Bazıları diğer hayvanlara benzeyemeyecek kadar özel oluşumlar olduğumuzu bile düşünebilir. Bu benzersizliğimizi sorgulatacak başka türler bulmaya başladıkça bu yanılgı azalmaktadır. Keşfin gerçekleştiği zaman Chris Stringer, "Olağanüstü, şaşkınlık verici, hatta... bütün o bizi insan yapan şeyin ne olduğu fikrini sarsıyor," demişti. Gezegeni bizimle paylaşan, insana benzemeyen başka insanların var olmuş (hatta bazılarına göre hâlâ var olan) olabileceği fikri biraz ürkütücüdür. Daha da ürkütücü olan, Flores'nin Ebu Gogo efsaneleridir: mağaralarda yaşayan ve Floresli köylüler arasında kuruntu ve korku uyandıran küçük yaratıklar.
Sayfa 137Kitabı okudu
AFRİKALI KÖKLERİMİZ
Her ne kadar dıştan farklı gözüküyorsak da aslında genetik seviyede hepimiz benzeriz.
AFRİKALI KÖKLERİMİZ
Bir taraftan atalarımıza dair izlerin elementlerini çok farklı yer ve zamanlara kadar takip edebiliriz. Ancak mitokondriyal DNA soy ağacımız açıkça göstermektedir ki yeterince geriye doğru gidersek büyün soy ağaçları Afrika'da buluşmaktadır. 1987 yılında, California Üniversitesinden üç genetikçi Rebecca Cann, Mark Stoneking ve Allan Wilson, Nature dergisinde yayımladıkları bir makalede, 147 insandan toplanmış mtDNA üzerindeki analizden bütün anne tarafı soy ağaçlarının Afrika'da yaklaşık 200.000 yıl önce yaşamış bir kadına dayandırabildiğini göstermişlerdir. O zamandan beri binlerce insanın mtDNA'sı analiz edilmiştir. Soy ağacı haritası genişlese de ilk insan hep aynı kalmıştır. Atalarınızın izini, "ana soy ağacı" üzerinden (annenizin annesinin annesinin annesinin... böyle devam edin) yeterince geriye doğru sürseydiniz bugün gezegendeki herkesin ortak atası olan tek bir kadına varırdınız. Genetikçilerin onu mitokondriyal ya da Afrikalı Havva olarak adlandırmaları şaşırtıcı gelmemeli.
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.